Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yuvarlar güneşi ve mehtabı göremez oldu insanlar ve canlar İnce ve anlaşılması güç şeyleri bilen ve cihanı doyuran zamanlar nereye gitti Hery yer bir baştan bir başa helâk olmuş, çocuklar ve yeşillikler gamla dolu, Devranın bostanı bir içim su vermez oldu , âleme
Gece ile gündüz bir olduğu zaman, geceler ve gündüzler îtidal bulur; fena havalar iyileşir. Güneş ve lâtif rüzgârlar intizam bulurlar. "Biliniz ki Allah ölümden sonra tekrar diriltir." mucibince âlemi ihya edip Mesih benzeri anadan doğa âmânın gözlerini açması gibi nergislerin gözünü açar. Yaratılıştan parlak güneş, altından sürmeleriyle nergislerin gözüne mil çeker ve böylece onların gözü açılıp münevver olurlar.
Reklam
Güzeller güzeli eşi ve emsali bulunmayan "O beldeler içinde onun eşi yaratılmamıştır." şanında bir beldedir burası. Onun ntoprağı lâtif rüzgârlardan daha güzel ve suyu, Tesnim'den daha latiftir. Bu mübarek yurt, âlimler durağı, evliyalar medfenidir.
"Ey sevgili! O melek yüzlü güzel ile olan halimi soruyorlar Her zaman Bursa'nın havası gibi değişip duruyorum."
Bahar Sultan, soğuklar süvarilerini ve kış askerlerini sürüp çıkardıktan sonra zevk ve safâya dalmışken Kış Şehriyarı güney kabilelerini toplayarak Bahar Sultan'a hücum eder ve dağın doruğuna zafer bayrağını diker. Bahar Sultan da "Bu defa zevk ve safâya daldık, gafil avlandık" diyerek deniz kenarlarına ve evlere çekilir. Derya sahillerine, gönül açıcı yerlere inip yine fırsat bulduklarında, güneşin sancağını işaret belleyerek "Muhakkak ki biz, doğuda ve batıda galip olan Allah'ın askerleriyiz." deyip kışın yağmasından soğuğun zarar ve ziyanından meskûn beldelerde yine fırsat kollayarak güneşler beraber olup kışı sürüp çıkarırlar.
Fakat Keşiş kelimesi belki de "papaz" manasına olan "keşiş" değildir de Farisîde "keşiden" masdarından ismi masdarıdır. "Çekişmek" manasındadır. Çekiş Dağı niçin olmasın? Zira, bu göklere baş veren Uludağ; havalar kaynağı, deryalar nefeslerinin uğrağıdır. Bazen lâtif bir havada, bahar eserleri heyecanla görünür; bazen kükrer taşar... Mevsim be mevsim çekişir, dururlar... Dünya daima inkılâp üstündedir. Bazen saadet, bazen nuhûset tecelli eder.
Reklam
Dağın muhtelif yerlerinde yaptıkları sığınaklardan ilim ve kemal erbabının toplandığını, dersler verdiklerini; ilmî sohbetlerde bulunduklarını; dünya ve ahiret hakkında kıymetli münâzaralara giriştiklerini; her birinin kelamıyla manaları ve hikmet sırlarını beyan ettiğini, cihana dair müşkülleri tefsir ettiklerini, eseriyle hakikati kaleme aldıklarını, her gece uyandıklarında yıldızların aleviyle gamlarını erittiklerini ve inzivaya çekilmiş olanların Uludağ'ı mesken edindiklerini; yer yer inziva ve vahdete çekilmiş dervişlerin bulundukları meclisimizde anlatılıyordu.
Dönüp duran zamanın rüzgârı böyledir Gâh sevinç ve saadet; gâh matemdir.
"Allah öyle yaptı ki küfredenlerin kelimesini de alçak etti." Bu hükmü, yüksek sancağının koyu gölgesinden anla. "Ve sana Allah, şanlı bir zaferle yardım eder." buyruğunu da sancak ve bayrak direklerinin ucundaki ay (alem) gibi anla.
Felek meclisinde (sofrasında) misafir ağırlayan ev sahibi için yedi âlem birbiri içre sahan gibidir. Masivadan gönül ve canı yıkanıp pak etmesi için de altın ve gümüşten ay ve güneş iki leğen gibidir.
128 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.