Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yüksek ilmi heyet Ankara Diyanet İşleri Müşavere Heyeti âzâsından Dersiâm ve Profesör Yusuf Ziya Yörükan,Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü Müdürü Necati Lügal ve Türk Tarih Kurumu ve Türk-İslâm Kitapları Derleme Heyeti âzâsından Yusuf Aykut'tan oluşuyordu. Heyetin raporu beklenmedik bir biçimde Risale-i Nur'un onda dokuzunun iman hakikatlerinin ilmi bir açıklaması olduğunu onaylayarak, bu eserlerin yalnızca dinî mahiyetli olduğu için yasaklanmasına gerek olmadığını belirtti.
Palulu Nakşibendi Seyh Said, Said Nursî'nin de ayaklanmaya katılmasını istedi,fakat Said Nursî bu isteği geri çevirdi ve şöyle bir yazılı cevap verdi: Türk milleti asırlardan beri İslâmiyetin bayraktarlığını yapmıştır. Çok veliler yetiştirmiş ve şehitler vermiştir. Böyle birmilletin torunlarına kılıç çekilmez. Biz Müslümanız, onlarla kardeşiz, kardeşi kardeşle çarpıştıramayız. Bu şer'an caiz değildir. Kılıç, haricî düşmana karşı çekilir. Dahilde kılıç kullanılmaz. Bu zamanda yegâne kurtuluş çaremiz, Kur'ân ve iman hakikatleriyle, tenvir ve irşad etmektir. En büyük düşmanımız olan cehli izale etmektir. Teşebbüsünüzden vazgeçiniz. Zira akim kalır. Birkaç cani yüzünden binlerce masum kadın ve erkek telef olabilir
Reklam
Said Nursî, 1920'de kurulan Yeşilay Cemiyeti ve Ocak 1921'de kurulan Cemiyet-i Müderrisin gibi cemiyetlerin kuruluşunu da destekledi. Ayrıca bir Kürt devletinin kuruluşun da rol alması da istendi. Said Nursî bu teklife sıcak bakmayarak rivayete göre şöyle cevap verdi: “Kürdistan teşkil etmek değil, Osmanlı İmparatorluğu'nu ihya edelim."
Bunun bir neticesi olarak, Istanbul ulemasının nezdinde itibarı artan ve çok geniş bir kesimin desteğini alan Said Nursi'nin başarısıni kıskanan rakipleri vardı. Bu nedenle, Sultan Abdülhamid e sunduğu dilekçede kullandığı açık ve cesur üslup hakaret olarak değerlendirildi. Bunun üzerine Said Nursî tutuklanıp Topkapı akıl hastanesine gönderildi. Deli olmadığı anlaşılan Bediüzzaman'a daha sonra tazminat ve aylik maaş teklif edildi. Bediüzzaman her ikisini de reddederek, cevaben: "Ben maaş dilencisi değilim, bin lira da olsa kabul edemem. Kendim için gelmedim, milletim için geldim. Hem de bu bana vermek istediğiniz, rüşvet ve hakk-ı süküttur."
Said Nursî handa kaldığı odasının kapısına çok ilgi çekici bir levha asar: "Burada her suale cevap verilir, her müşkül halledilir, fakat sual sorulmaz" (Şahiner, Kronolojik Hayatı, s. 91). Beklendiği gibi, hem âlimlerden hem de halk tabakasından birçok kişi hazırladiklari soruları sormak için onu ziyaret etti. Bu ziyaretlerdekimüzakereler onun dinî ve siyasi liderler arasında itibarını artırdı. Bediüzzaman'a gelenler arasında Japon ordsunun Baş Kumandanı tarafından kendilerine yöneltilen soruların cevabı için yardım isteyen İstanbul ulemasından bir kaç kişi de vardı.
Said Nursi'nin İslâm dünyasının yüz yüze kaldığı problemlerle ilgili değerlendirmesinde ortaya koyduğu gibi, çatışma temel olarak aşkınlık meselesinden kaynaklanmaktadır: Aydınlanma sonrasi tecrübe, insanı kâinatın merkezine koyarken, İslâm insanın Allah'tan bağımsız olmadığını vurgulamaktadır. Bu durum da insan iki seçenekle karşı karşıya kalmaktadır. Tercih edilen seçeneğin gereklerini de yerine getirerek, insan ya Allah'ın hâkimiyetine iman edecek ya da insanın. Said Nursi'ye göre kurtuluşa giden yol, yalnızca Öteki'ni nefse tercih etmekte yatmaktadır ve bu tercihin dinamikleri Said Nursi'nin dünya görüşünü anlamakta anahtar olabilir.
Reklam
Günümüzde sayıları milyonları aşan talebelerinin ve hayranlarının bazılarına göre Said Nursî, hicri ondördüncü asrın müceddiydi, yani 'müceddidlik' silsilesinin son halkası adı. Bir hadis-i şerife göre, bu müceddidler her asrin başında zamanın anlayış ve ihtiyaçlarına göre İslâm'ı tekrar ihya etmek ve Kur'an'ın temel hakikatlerini yeniden yorumlamak maksadıyla gönderilirler. İşte bütün bu özellikleri nedeniyle Said Nursi'ye 'Bediüzzaman' 'zamanın harikası' ünvanı verildi.
Geri17
78 öğeden 71 ile 78 arasındakiler gösteriliyor.