Onu ilk defa bir haziran günü Sazlı Pınar yolunda gördüm. Viran bir köprünün başında köylülerle konuşuyordu. Yanında dizgini boynuna bırakılmış bir kula at vardı. Yanından geçerken selam verdik. Jandarma arkadaşım: - Keyifler iyidir inşallah Bey, dedi. - Çok şükür çavuş... Sen de iyisin ya? Biraz önümden giden ihtiyar jandarma, köprünün öte başında atını durdurdu, beni bekledi. Eski bir çizme gibi sert ve kırışıklarla dolu yüzünde memnun bir gülümseme vardı: - Şu adamı gördün mü Doktor Bey, dedi. Hani Cenabı Hak, Kitabında Hazret-i Peygamber'in son peygamber olduğunu yazmasaydı ben, bu adama peygamber derdim. Reşat Nuri Güntekin'in kitabıdır...Akşam Güneşi
Yeni ortaya çıkan varlık'la karşılaşan ilk günün Güneşi sordu: "kimsin sen?" Yanıt yoktu. Sonsuz yıllar geçti. Batı denizinin kıyısında, suskun akşam saatinde, son günün Güneşi sordu:" Kimsin sen? " Yine yanıt yoktu. Robindranath Tagore 101 şiir -- sayfa 199
Reklam
Bahçenin birinde güneşe sevdalı bir gündöndü yaşarmış. Onun dibinde de gündöndüye sevdalı bir sarmaşık… Sevdalı sarmaşık gündöndünün gövdesine sımsıkı sarılır,yüzünü ona dönsün,onu sevsin diye her gün umutla beklermiş. Gündöndü ise her sabah güneş doğduğunda yüzünü sevdayla göğe çevirir hayran hayran güneşi seyredermiş. Sarmaşık çaresiz,daha bir
Seninle; Görmeden Sevmeyi, Dokunmadan Hissetmeyi Öğrendim Ben. Seninle; görmeden sevmeyi, dokunmadan hissetmeyi öğrendim ben. Hiç göremediğim ama daima hissettiğim gözlerinden bir yudum nefes alıp sana yazıyorum yine. Yürek mürekkebiyle yazılmış onca karalamaya inat seni yaşıyorum satırlarımda. Sen ve Ben. İki ayrı kentin sabahında aynı güneşle uyanan iki sevdalı. İmkansızlığın içinde, yokluğun acı nefesinde ” sevgiyi ” soluyan iki yürek. Boşver be Herşeyim; suyla ateşin, geceyle güneşin birbirlerini sevmesi gibi imkansız olsa da aldırma. Biliyor musun Herşeyim; yağmuru dilenen kuru toprak gibi her sabah hiç bilmediğim nefesini soluyorum ben. Güneşi bekleyen kuru yaprak gibi akşam kızıllığında gelecekmişsin gibi hep seni bekliyorum.. KT
"Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık; Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam, Siyah örtülere sardı şehri karanlık; Kimine huzur iner gökten, kimine gam. Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin, Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte; Toplasın acı meyvesini nedametin Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle. Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler Eski zaman esvaplariyle eğilmişler; Hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan. Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi." {charles baudelaire-içe kapanış}
Aşk
“Çeşmek Be-zen Sitare Ezmen Mekon Kenâre” Nerden çıktın karşıma böyle Sitare Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde Kirpiklerin yüreğime batıyor Telaşlı bir kalabalığın ortasında Ayaküstü konuşuyoruz
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.