Mahalledeki çocukların 18 yaşına geldiklerinde hayalleri varmış. Hayallerin çoğu basit şeyler ama çocukça değil ailelerinin baskıcı olduğunu gösteriyor. Çocuklar sizin minyatürünüz değil onları bu kadar sınırlandıramazsınız belli çerçevelerin içinde özgür olmalılar. Sürekli hayır denilen bir çocuk ergenlik döneminden itibaren sizi dinlemeyecektir. Sürekli evet denilen çocuk evet demediğinizde kabul etmeyecektir. Ölçüyü bilip dengede olmalısınız. Bir de herkes anne baba olmasın üremek zorunda değilsiniz beslemekle yetiştirmek aynı şey değil.
Zaman ne kadar da yorulmak bilmeyen bir koşucuymuş.
Merhaba dostlarım, uzun zamandır bir şey yazmadığımı farkettim ve ilerleyen yaşın getirdikleri ile geçen zaman düştü aklıma. Zaman ne kadar da yorulmak bilmeyen bir koşucuymuş. Olgunlaşma düzeyinin yaşadığın hayatla ilgili olduğunu , insanların salt iyi ya da kötü olmadığını, önceliklerinin değiştiğini , gençlikte olduğu gibi affedici olamadığını
Reklam
Logoterapinin Babası Viktor Frankl’ın Yaşam Öyküsü : Birçok kişi Viktor Frankl’ı nasıl adlandıracağını bilmiyor: bir kahraman mı, bir mücadele adamı mı yoksa büyük bir düşünür mü? Aslında o bütün bu tanımlardan her birini hak ediyordu. Kahramandı çünkü bir insanın yaşayabileceği en büyük güçlüklerden birini aşmayı başardı. Bir mücadele adamıydı
Çocuklara Dini Eğitimi Nasıl Vermeliyiz
DİN EĞİTİMİ hakkında belki de ilk söylenecek şey, bu kavramın değişik çevrelerce değişik anlamlarda kullanıldığıdır. Bazıları, din eğitimi denince sadece okullarda ya da Kur’ân kurslarında verilen din eğitimini anlıyor. Böyle anlayınca da, çocuğa din eğitimi on beş yaşından sonra verilsin gibi kendince önerilerde bulunabiliyor. Fakat ideal din
On Yaşında Dul Kadın
Az sonra, içimizi acıtacak, insanlığımızı sorgulatacak, dünyamızda çocuklara reva görülen muamelelerden sadece bir tanesinin dehşet verecek nitelikteki sözlerini, bu zorluğu yaşamış kadının içler acısı ve aynı zamanda yılmayan, pes etmeyen, hayat hikayesini okuyacaksınız. "Yemenli Nujood henüz on yaşındayken evlendirilmek üzere otuzlu
İnsan olmanın birincil şartı kendine dürüst olmakla başlar ve öyle sürer. Ne kadar kendine dürüst olursan, o kadar çok insan olursun. Bunun en dinamik örneğini "ergenlik" dönemi olarak tabir edilen zamanda yaşanır, yaşadık. İlk önce fiziki sorgulamalar ile başlar, sonra içsel sorgulamalar başlar. İşte tam bu anlar insan olmaya başladığımızın göstergeleridir. Çünkü insan var olma ve varlığını ispat etme dürtüleri ile hayatın içinde yer alır. Ergenlik döneminde başlayan bu süreç hayat boyu devam eder. Farklı farklı evreler geçeriz, saçımızla, yüzümüzdeki sivilcelerle baş gösteren dürüst olma mücadelesi, ruh hallerimize etki ederek benliğimizi sarmaya başlar. İşte tüm her şey burada ortaya çıkar; ya kendini beğendirme hissiyatı ağır gelerek, kendisine dürüst davranmayı bırakarak yapmacık bir yol izler. Maddi manada estetik, manevi alanda yalancılık ile insan olma kabiliyetinden uzaklaşmaya başlarız. Yada kişi kendine dürüst olur ve önemli olanın insani duyguların gelişmiş olduğu idrakine vararak, kendine dürüst davranma yoluna girer. Kabulleniş ile dürüstlük aynı şeydir esasında. Yada aynı eksendedir desek daha doğru olacak. Nasıl göründüğümüzü, nasıl bir insan olduğumuzu kabul ederek -asıl olanın- insan olmak olduğunu anladığımızda, bu sorgularımıza vermiş olduğumuz cevapların dürüstlüğü kadar insan olacağız ve insan kalacağız. Demem o ki dürüst olalım, aslolanın zaaflarımızla ve eksiklerimizle var olmak olduğunun farkına varalım ve geçici olana değil bizimle kalıcı olana yatırım yapalım.
Reklam
48 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.