İnsanlar size, sizi kullanabildiği kadarını verir. Kullanabildiği kadar yanındaymış gibi görünür. Kimse yazdığı gibi, paylaştığı gibi, göründüğü gibi değil. İnsanları nasıl tanırsınız bilir misiniz? Her koşulda verdiği söze sadık kalıyor mu, ona bakarak. Eğer bunu başarabiliyorsa; hem kendini hem de karşısındakini kazanmış demektir. Çünkü
Romantizm içerir!
Öncelerden çok mu duygusal bakıyorum acaba diyordum ama artık gerçekten öyle olduğuna emin olduğum bir durum var. Kitaplar bana umut veriyor. Her zaman böyle ama özellikle kendimi kötü hissettiğim, umutsuz olduğum, hiçbir şeyin eskiyle aynı olmadığını en derinlerde hissettiğimde, kitaplar bana eski bir dost, doğup büyüdüğüm bir yuva gibi gülümsüyor. Neden, bilmiyorum. Ama onlar benim gerçekten dostlarım. Çok klasik gibi göründüğünün farkındayım ama gerçek bu. Bırakın hayattan, kendimden bile sıkıldığım ve uzaklaşmak istediğim zamanlarda bile yine kitaplarım benimle olsun istedim. Tabii bu sadece kitaplar için geçerli değil. Sevdiklerim ve doğa da var bunun içinde. Ama şu an meselemiz kitaplar. Ben onlarda anılarımı, sevinçlerimi, mutsuzluklarımı saklıyorum. Onlar beni çok iyi tanıyorlar. Ve paylaştığım ne varsa, hepsini ağzı sıkı, vefalı bir dost gibi gizli tutuyorlar. Öyle ki benim bile unuttuğum şeyleri onlar bana hatırlatıyorlar. Bak diyorlar, sen bu zamanlar böyle düşünüyordun, böyle hissediyordun. Bak, eski Zeynep böyleydi işte. Ben de şaşırıyorum. Ve diyorum ki; Gerçekten kitaplar iyi ki varlar!
Reklam
Eğitimci, öğretimci değilim fakat bazı bildiklerimi size anlatacağım. Geçenlerde integral müfredattan kalktı diye feryat etmiş bazı insanlar. Yurtdışında türev integral gibi dersleri üniversitede öğretiyorlar öğrencilere. Seçtiği dallara göre şekilleniyor öğretim. Ülkemizde liseden itibaren bütün öğrencileri doktor olmak hukukçu olmak için yarıştırıyorlar. Sonuç ne oluyor? Aslında iyi bir müzisyen,iyi bir mimar, iyi bir sanatçı, iyi bir mühendis vb olabiliyorlar. Neden yeteneklerine, ilgi alanlarına göre şekillendirmiyorlar öğrencileri? Bize hep yetersiz taraflarımızı söylediler:“Sen edebiyatta, matematikte yetersizsin onlara çalış.” dendi. Biz hep kendimizi yetersiz hissettik. Halbuki ilgi alanlarımız ya da yetenekli olduğumuz alanlarda kendimizi geliştirmek ve iyi duruma getirmek en doğrusuydu. Biz bunu yapmadık ya da yapamadık. Yurtdışında böyleydi, onlar iyi oldukları konularda en iyisi olmayı hedeflediler ve başarılı oldular. İlkokuldan lise sona kadar 8-10 sene boyunca yabancı dil eğitimi aldık. Sonra ne oldu? Gramer öğrettiler. İngilizce konuşmayı bilmiyoruz. Neden? Çünkü bize İngilizce konuşmayı öğretmediler. İngilizler, Amerikalılar bile grameri bizden daha iyi bilemez buna eminim. Ama konuşuyorlar ve iletişim kurabiliyorlar. Suriyeliler de konuşuyor İngilizce. Biz niye konuşamıyoruz? İşte bu yüzden eğitim modelleri ve eğitim politikaları yüzünden.
Bir şeyler yıkılmış üstüme. Düşündüm, ezelden böyleydi, ben daha çocukken yıkıldılar onlar. Kalkmak tekrar , bana mı düştü?
İrtica Elden Gidiyor
Rivayet edilir ki bir zamanlar ülkemizde “din elden gidiyor” diye haykıran insanlar varmış. Bu insanlar gerçekten var mıymış, var idiyseler böyle haykırmakla neyi murad etmektelermiş, bunlar konumuz değil. Bizi bugün “irtica elden gidiyor” diye hayıflanan insanlar ilgilendiriyor. Siz hemen bana meseleyi yanlış koyduğumu ve gerçekte ülkemizde
18 MART ÇANAKKALE DESTANI
18 MART ÇANAKKALE DESTANI Şair Mesut Kılıçoğlu Çanakkale’yi yazıyorum size, Selâm olsun tüm şehidlerimize. Anlatacağım yiğit Mehmetleri,
Reklam
223 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.