·
Not rated
Diktaturaların qorxduğu iki əsas şey: ədəbiyyat və musiqi. İstər musiqidə, istərsə də ədəbiyyatda edilmiş istənilən yeniliyi despot quruluş özünə təhlükə olaraq görür. Ya atacağı addımları bu yeniliyə süni şəkildə uyğunlaşdırır, ya da bu yeniliyin səsini bir yolla batırmağa çalışır. Sözümün canı nədədir?
Keçən yay Bulqakov qələmi ilə tanış
Grange'nin bütün kitaplarını istisnasız beğenen bir okuyucuyum. Ama uzun bir süre ara vermiştim. Şimdi tekrar okuyunca böyle bi vaov olmadım açıkçası. Yani ilk 300 sayfayı boşuna okumuşum gibi geldi. Okurken de sıkılmadım o ayrı bir paradoks zaten. Son 300 sayfada olayların birbirine bağlandığı güzel bir örüntü inşa edilmiş. Ama ilk 300 sayfa için bir şey söyleyemiyorum.
Gel gelelim kitabın içeriğine. Spoiler vermeden nasıl anlatılır bilmiyorum ama. Nazi Almanya'sının birbirinden acımasız katliamları işkencelerine şahit oluyorsunuz. Bazen iliklerime kadar hissettim bu zulmü. Bir katilin peşinden koşan bir gestepolu ve iki psikiyatr. Hiç beklenmedik bir son. Ama her şey acı, kan ve vahşete bürülü.
Böyle bir şaheser hakkında ne inceleme ne de yorumda bulunmak haddime bile değil ama içimden geçenleri belirtmek istedim..
Nihat: "Ne istediğini bilsen canın sıkılmaz!" dedi.
Ömer, yalvarır gibi cevap verdi: "Bana istenecek bir şey söyle, uğruna can verilecek bir şey söyle, hemen dört elle sarılayım..."
Nihat güldü:
...
Selam kitapseverler
Bilimkurgu severlere güzel bir öneri ile geldim. Benim ilk deneyimim oldu. Biraz zihin yakıcı ama güzel bir okuma oldu.
Kitabımız Cem adlı malulen emekli bir polis ile başlıyor. Eşinden boşanmış ve bir kızı vardır. Pek iyi bir baba değildir. Birgün aniden evine gelen üç kişi tarafından alıkonuluyor. Gözlerini açtığında
Bir Katilin Güncesi
İlk defa Koreli bir yazarın kitabını okudum ve anlaşılan o ki bu son olmayacak.
Zamanın bir paradoks konusu olduğu ve gerçekliğin genel mi yoksa öznel mi olduğunu düşündüğümüz bu zamanlarda bu konuları biraz daha deşecek olan şey bu kitap. Baştan sona su gibi akıp gitmesinin yanında insanı meraklandırır ve her an ters köşe yapabilir. Doğru bildiğimiz bir bilgimiz yanlış çıkabilir, doğrusunu öğrendik sonunda deriz ama bu doğrumuz da tıpkı bilim gibi tekrar ve tekrar yanlış çıkabilir.
Kitabı okurken ben şunları düşündüm; geçmişimde yaptıklarım şu an düşündüklerim ve gelecekte yapacaklarımla var olduğuma inanabiliyor ve yaşayabiliyordum. Peki sadece şu anım olsaydı? Ne geçmişimden bir izim ne geleceğimle ilgili bir planım olmasaydı? O zaman nasıl bir varlık olurdum daha doğrusu ben var olmuş olur muydum?
Okumayı bitirdikten sonra bile üstüne düşünüp gizemleri çözmeye çalışırsınız. Polisiye kitaplarını okumayı seven biri olarak bir katilin bakış açısından kitabı okumak çok farklı, dinamik ve tatmin edici oldu benim açımdan. Suçluların psikolojik olarak nasıl hissettiğini anlamak, bunları neden ve nasıl yapabildiklerini anlamak ayrı bir tatminlik verdi. Kesinlikle okunmasını tavsiye ediyorum.
9/10 puan verdi
·
Liked
Bir Devrim Mücadelesi-DEMİR ÖKÇE
“Geleceğin resmini görmek istiyorsan, bir insan yüzüne basmış bir postal getir gözlerinin önüne, sonsuza dek.” –George Orwell
Cesaretin, çabanın, hayalin ve inancın anlatısıdır. 113 yıl önceden günümüze ayna tutan eşsiz bir distopya örneğidir.Okurken tam bir paradoks yaşadım.Gerçek dünyadan koptuğum bu kitapla, gerçek dünyanın ikizinde buldum kendimi.
Emekçilerin haklarını almak için ayaklanmasını, onlara yapılan zulmü siyasi perspektif ile okurlarına sunarken devrim mücadelesini olanca gerçekliği ile anlatıyor. Faşist bir oligarşinin hakim olduğu ülkede işçi sınıfının, yönetilenlerin ökçelerinin altında ezilişine tanıklık ediyoruz.Dünya tarihinde ülkelerin geçmişinde gücü elinde bulunduranların, güçsüz olanları ezdiği, sanayileşmek adına hep sömürgelere maruz kalan örneklerle dolu olduğunu görüyoruz kitapta.Mükemmelsin Demir Ökçe.
"Oligarşi devam ediyor."-Sevinti
