Okuduğum ilk Bulgakov eseriydi. Konusunun farklılığı adına alıp merak ederek okudum. Bir hayvanın deneysel bir ameliyat sonrası kısmen insan kısmen de hayvan olarak kalması gibi bir konuyu işlemesiyle masalımsı bir havada kendini okutuyor. Ancak yaptığım araştırmalar sonucu Bulgakov okumak için öncesinde yazar ve kitap incelemelerinin okunması gerektiği kanısına vardım.
Öykü tamamen hicivlerden, Rus siyasetine göndermelerden oluşmaktaydı. Kitap hakkında uzun detaylara girmek istemiyorum. Fakat her okuduğum distopik eserde farkına varıyorum ki sınıfsal ayrımlar, siyaset, çıkarlar, sistemler, toplumlar arasında ne kadar kültürel farklılıklar barındırırsa barındırsın o kadar çok birbirine benziyor ki aslında.
Köpeğe verilen sucuk at etinden yapılmış, normalde bilmeden insanların da tükettiği ucuz bir sucuk. Ama bunun at eti olduğunu, insanların bu sucuğu tüketemeyeceğini eserde Şarik köpekten öğreniyoruz. Köpeğe hayır diyemeyeceği vaatler vererek, bir süre istediği yaşamı sunarak kendi sistemlerinin bir kölesi haline getirip kendi emelleri için kullanıyorlar. Bu da bana göre yalnızca Rus halkını değil tüm milletlerin yaşadığı, yaşamak zorunda kaldığı bir sistemi gözler önüne seriyor. İnsanların kendi içlerinde ki sistemde dahil olmak üzere böyle çalışıyor. Önce iyi davranmak, beslemek, vaatler vermek, kendi eline mahkum etmek; hemen ardından kendi emellerine mahkum etmek... Hayat maalesef ki her zaman bu döngüden oluşmuş ve oluşmaya devam ediyor.
İnsanlık adına birgün her şeyin düzelmesi dileğiyle...