Uzun bir inceleme arasından sonra tekrar merhabalar :)
1000Kitap ailesi, Umarım herkes iyidir ve her şey yolundadır
“Dünyada görüp bildiğimiz her şey yüce ve yüksek âlemde ruhlarımızın gördüğü gerçeklerin sönük birer hayal ve hatırasıydı…”
Bugün sizlere Türk edebiyatı klasikleri ‘nden olan benim de yeni tanıştığım yazarı, 
Filibeli Ahmed Hilmi 
A’mâk-ı Hayal yorumum ile geldim. Ama önce kimdir bu ‘Filibeli Ahmet Hilmi’?
(1865-1914 ) Bulgaristan doğumlu yazar, Osmanlı 93 harbi yenilgisinden sonra İstanbul’a yerleşir, #filibe başladığı eğitim hayatına burda devam eder. Ve bir çok eser kaleme alır. En önemli eseri olan ( Şehbenderzade- İslam tarihi) olur.
Türk edebiyatının ilk felsefi ve gerçeküstü romanı olarak kabul gören ‘Amak-ı hayal, içerisine mistizm, felsefe ve tasavvuftan çok kareler içerir. Bir hayal alemidir ki; sormayın! Okuyucu sürekli olarak bir düşten başka bir hayale sürüklüyor. Varlık alemine dönünce hızlı düşüş yaşıyorsunuz. Buda’yla hiçlik zirvesine, Yunan tarıları ile Olimpos dağına, #seyahatname de geçen Hürmüz eve Eherimen’le kavgaya tutuşuyorsunuz :)
Doğu ve Batı felsefesinin buluştuğu ve bir çok idolojik izm’lerle harmanlanmış doğaüstü bir eser. Ben okurken çok keyif aldım umarım sizlerde de aynı etkiyi bırakır
Keyifli bir hafta sonu dilerim, sevgi ve en önemlisi hoşgörü ile kalın.
"Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
Sonunda ben de alıştım.
Ah.. dedim sonra,
Ah! 
Didem Madak
Bu dizelerle başlmk istedim bu keyıflı güzel gecen yolculuğumun bende bıraktığı
