Bir Seyyah, bir aşk, bir yol düşünün. İstanbul'dan Konya'ya, Mevlana'dan Şems'e uzanan bir yol...
Sevmek, var olmaktı aslında. Bu hayatta bende varım diyebilmekti. Gözlerini kapatıp sevdiğiyle hayal kurabilmekti. Her ne kadar zorluk da çıksa karşısına, "Eyvallah" diyebilmekti. Seyyah, İstanbul'dan, koşuşturmadan yorulmuş, kendinisini ve sevdiğini bulabilmek için durmadan çabalayan bir aşıktır. Sevdiği bir anda sessiz, sedasız ve habersiz bırakmıştır onu. Nedeni belli değil, belki bir arayayış belki de bir varoluş uğruna gitmiştir. Bu saatten sonra Seyyah, kendisini bulduğu yazılarıyla daha çok dertleşmeye, sevdiğinin peşinden giderek hakikati ve onu bulmaya karar vermiştir. Yolu bir gün Konya'ya düşecektir...
Öylesine güzel anlatımlar var ki kitabın çoğu yerinde sizi anlattığını göreceksiniz. "Bu işte ben" diyeceksiniz. Varlığın belki de temel anatomisi olan "Aşkı" bulacaksınız. Betimlemeleri tasavvuf ve aşkla harmanlamış, okurun aklını ve kalbini tam anlamıyla sarmalamış. Okurken tüylerim diken diken olmakla kalmıyor, duygumun ve mantığımın, kalbimin ve aklımın arasındaki o ince diyegonal bağlantıya hakim olamıyordum. Bir insanın, insan olmak için, sevmek için, aşkını ve kendisini bulabilmek için çıktığı bir yolculuğu anlatıyorum sizlere. Sayfalarca yazabilirim sizlere ancak bu yolculuğa sizde çıkın istiyorum... İyi okumalar