insanın duygularını farketmeden sarsan, içini cız ettiren, psikolojik bir roman. ilk başlarda okurken bir basım hatasıyla mı karşılaştım acaba? dedirten bir değişik yazım şekli karşılıyor sizi. bunları yazan bir kadın mı, yoksa erkek mi? her sayfanın sonrasında gelen sayfa neden önceki sayfanın devamı değil? devamı hangi sayfada? derken, bir süre sonra anlıyorsunuz ki, bir kadın ve bir erkeğin aynı tarihlerde tuttukları günlükler bunlar. soldaki sayfalar erkeğe, sağdakiler kadına ait.
bir ihtilalin gölgesinde başlayıp solan bir aşkın tek taraflı büyüklüğü ve bu derin aşka yakışmayan hazin son yüreğinizi dağlarken, aşkı solduran ikinci tarafın geç gelen ve hatta muhatabına bile söylenmeyen şu sözü yakıyor içinizi:
-"onun aşkı o kadar büyüktü ki, bu aşkı kaldıramadım ben, ezildim.."
ama bu aşkı kaldıramayan tek kişi o da değildir. aralarına bir çalı gibi karışan kardeş bu aşkı kıskanmaktadır. ve kıskançlığıyla tam ortasından acımasızca bölerken bu aşkı, gün gelip yüzleşme ihtiyacı hisseder ruhu. çünkü taşınamayan her huzursuzluk yüreğe ağır gelir..