Fakir Çalgıcı hafta sonu oturup bir çırpıda okuduğum klasik alman öykücülüğünün örneklerinden bir tanesiydi. Kitabımızın kahramanı olan fakir çalgıcı aykırı, kedini toplumdan soyutlamış bir karakterdir. Öyle ki herkesin en çok para kazandığı saatte, o kemanını kutusuna koyar ve evine gider. Asla paraya itimat etmez. Zevk için yemek de yemez. Yemek yaşaması içindir sadece. Yazarımız okuyucuda merak uyandırma amacı gütmemiş, olacakları önceden görebiliyorsunuz. Asla yapaylığa, "yok artık daha neler " dedirtmeden olanı düpedüz aktarıyor okuyucuya. Aslında bu da benim bir öyküde aradığım en önemli özelliktir. Oldukça az sözle verilmek istenen mesajın taşı gediğine yerleştirir gibi verilmesi. Söyleyeceğim bir başka husus yazarın bilinç akışı tekniğini ustalıkla kullanmasıydı. Ana karakter, hikayeyi anlatan karakter, yazar ve biz okuyucular olarak sanki bir diyalog içerisinde gibiydik sayfalar akıp giderken. Mükemmel bir hissiyattı. Stefan Zweig'ı anımsatan bir tarzı vardı. Benim okurken keyif aldığım verimli bir kitap oldu. Sizlere de tavsiye ederim