İslamiyette, bir kadın başka bir kadından olan bebeği emzirirse, akrabalık oluştuğu yönünde bir kanı vardır. Batıda ise aristokrat sınıfta rastlanan sütannelik geleneği 18. yüzyılda zengini de yoksulu da kapsayacak şekilde çok yaygınlaşmıştır.
1900'lerin başında Sütannelik için
köyünden İstanbul’a Paşa konağına getirilen yeni doğum yapmış Saliha'nın bir de oğlu vardır. Salih, çocukluğun saf haliyle birgün Paşa’nın kucağına atlayıverir ve o günden sonra evlatlık olur konağa, herkes bey diye hitap eder. Anne ve babası köylerine geri döndüklerinde Salih konakta kalır.
Salih’in saltanatı Paşanın ölümüyle son bulur. Konağın hanımı oldum olası sevmediği evlatlığı köyüne geri yollar. Talihsiz çocuğun anne babası ayrılmış. Yeniden askere alınan babasının ardından üvey annesi Salih’i evde barındırmaz ve sokağa atarak Salih'in feci bir şekilde ölümüne sebep olur...
Yazar, bir çocuğun kısacık ömrünü anlatırken dönemin yönetim sistemine eleştirel bir üslupla, metropol ve kırsal insanının yaşam kalitesini, düşünce yapılarını, her iki tarafı yansıtan perspektif bir portre çizerek nereden nereye dedirten ülkemizin tarihine pencere açmış.
Ebubekir Hazim Tepeyran, #küçükpaşa eseri ilk ve tek romanı olmasının yanı sıra, Türk Edebiyatındaki kırsal hayatı tüm gerçekliğiyle anlatan ilk roman olarak kabul edilmiş eser tavsiyemdir.