“Kıyıdaki Değirmen’den iki sayfa okumak , beni gözyaşları içerisinde bırakmaya yeter.Marcel Proust”
Şu an çok yoğun duygular içerisindeyim. İyi ki böyle bir klasikle tanışma fırsatı buldum, kendimi şanslı sayıyorum.Kitabımız 1800'lü yılların sonlarında yaşayan bir değirmenci ve ailesinin yaşadığı sıkıntılı yılları anlatıyor. Değirmencinin iflası ile başlayan zor zamanlar zincirin halkaları gibi peş peşe sıralanıyor. Esas konu ise Değirmenci Mr. Tulliver'ın çocukları Tom ve Maggie (özellikle Maggie) çevresinde şekilleniyor. Bu iki kardeşin hayattaki mücadeleleri, seçtikleri yollar, karakter farklılıkları öyle güzel, öyle nahif bir dille anlatılmış ki...Hani soğuk bir kış gecesinde elinize bir fincan çay alıp, battaniyenin altında eski zamanları anlatan sıcacık bir aile filmi seyredersiniz ya, hani böyle bahçeli, kulübeli taşrada bir evde geçen... İşte bu kitabı okurken tam da öyle bir film seyrediyor gibi hissettim kendimi. Çok yumuşak, sevecen bir üsluba sahip olan yazar, tespitleri ve hayat görüşleri ile okuyucuyu da sık sık dahil etmiş romanın içine. Adeta sohbet eder gibi anlatmış olan biteni. Kitabın sonu ise muazzam etkileyicilikteydi. Baştan sona çok beğendim, hatta bayıldım. Kitabın kalınlığı sizi korkutmasın, son derece akıcı bir dili var. Yalnız yazım hataları fazlacaydı, o bile kitabın büyüsünü bozamadı. Sonuç olarak kitap dostlarım, cânı gönülden tavsiye ediyorum bu güzel klasik eseri okumanızı.