Bu erkekler farklı bir gezegenden mi yoksa sadece bizimkiler mi başka gezegenden 🤷 İki üç gün evden uzaklaştık ev Eti Canga reklamına dönmüş🤦Temizlik seferberliği ilan ettik🤝Erkekler kapatılmasın, çıksınlar, gezsinler hatta mümkünse eve de gelmesinler 🙅 😅
"Keçileriyle birlikte kente inmeye, ağır aletler kullanmaya, çelik gibi tavlanmış işçi sınıfına dönüşmeye zorlamak için, kardeşlerinin dağlarından kovalandığını gördüğünde Çanga, birilerinin, bu gezegenin düzenini kasten paramparça etmek istediklerini düşünmüştü: Onları doğaya aykırı topluluklar içinde yeni bağlarla tekrar yeniden birleştireceğiz diye evlerini, mallarını, ailelerini niçin darmadağın ediyorlardı? Dağlarda kalmış, keçilerden başka hiçbir şeyi olmayan dağ insanlarını kente inmeye ve tez elden yeni işçi sınıfına dönüşmeye niçin zorluyorlardı?"
Luan Starova-Keçiler Dönemi
“Evet bir cehennem vardır!"
-Nerededir bu?"
-İnsanın umudunu yitirdiği yerde."
Arnavut asıllı yazar Balkanlar’ın Tito dönemine ışık tutarak kendi halinde keçi yetiştiricisi olan Çanga karakterinin şehre gelip diğer insanlara da keçi büyütmenin her daim faydası olacağını aşılaması üzerine hükümetle ideoloji çatışmasına girmesini, bir halkın arada kalışını ama inançları üzerine nasıl bir savaş verdiğini anlatan hüzünlü bir Balkan hikayesi…
Ben çok sevdim.
#bitavsiyemvar
«Mehmetçelerle biz avlu komşusuyuz... Biribirimizin her şeyini biliriz. Mehmetçe, bu yıl harmanları kaldırdıktan sonra yanıma geldi: «Şerfe!» dedi. «Bak, şunun şurasında kapı bir komşuyıız. Hısımlık da var. Beni ellere yorma. İbiram'ı everecem. Vaktı geldi. Birbirimizin halından biliriz. Hemi de iki dönümlük toprağımız bölünüp un ufak
Unutmamak gerekir ki, kırsal bölgeler yalnız yoksulluk kaynağı değil, aynı zamanda birer isyan kaynağıdır. Yığınların görünürdeki boyun eğmişliğinin ardında toplumsal çelişkiler zamanla keskinleşir. Örneğin Brezilya'nın kuzeydoğusu ilk görünüşte kaderciliğin kalesi gibidir. Açlıktan ölmek, akşamlan güneşin batışı kadar doğallıkla kabullenilir, oysa burada yaşayan köylülerin mistik başkaldırısı, haçları ve silahlarıyla kurtarıcılarım izleyerek
orduya karşı savaşmaları çok eski bir tarihte olmamıştır. Canga-ceirolann, fanatik haydutların ümitsizlik içindeki köylülere toplumsal bir isyan yolu göstermeleri de öyle. Köylü birlikleri bu mücadele geleneğini derinleştirerek devam ettireceklerdi.
Bu roman, hiç bitmesini istemeyerek okuduğum ender romanlardan biri oldu.
Son derece güzel kurgulanmış bir roman.
Romanda, insanoğlunun “o şey benim değilse, onun da olmasın!” şeklindeki ilkel düşüncesini çok güzel bir şekinde insanoğlunun yüzüne çarpıyor.
Diğer taraftan, hakikatı bulabilmek için “Baba” karakterinin ciddi bir okuma sürecinden kendini geçirmesi ve “Çanga” ile “Baba” karakterlerinin sürekli değerlendirmeler yaparak hakikati bulmaya çalışmalarından çok etkilendim.
Romanı kütüphanemdeki özel rafa koydum bile!
Sevgiler.