O kadar yorgunum ki bu hayatın akışından,üstümde tonlarca ağır bir şey var sanki ve artık altında eziliyorum...Bir umut dalım ya da zeytin dalım da yok. O kadar bitkin ve kırgınım ki hayatımda olan her şeye sanki inancını kaybetmiş gibiyim dünyaya ve soğumuş yüreğim.Neye dokunsam sanki dikenleri batmış elime ve izi kalmış açık yara,daha da acıyor biri değdikçe...Boşluğa bakıyorum ve boşluk benim sanki sürecek bu ömrümce...
On iki yıllık bir boşluk.
Çılgın bir aşkın, alelade sonu üzerinden geçen M onca yıl. Kavgasız, tartışmasız, ağır sözlere yer bırak mayan bir ayrılık... Hani uzaklaşıp kaçarken düşmana fırlatılan oklar vardır ya, doğrudan öldürmezler; hafif, sadece belli belirsiz bir saplanmayla, iğne ucunun do- kunuşu gibi acısını ancak yıllar içinde, hissettirmek- sizin, zamanla bütün vücuda yayarlar ve kalan ömrü, hatta en tatlı anıları, ağır ağır zehirleyerek sürekli çü rütür ve eski bir aşkı nefrete dönüştürürler.