Aşk, kainatın yaratılış mayasıydı. Bu maya insanda tevhid (birlik) olarak kalbe yansımıştı. Onun için kalp, aşk dendiğinde Bir'i isterdi. Kalp, aşkı hep Bir'i ile yaşardı. Kalp, aşk sırrındaki kimyasını belirlemişti: "Aşk, birlik fermanıydı."
Sayfa 66
Aşk neydi? Eylem mi, sükün mu, yoksa nefsin kalp kıyılarındaki çırpınışları mı?
Sayfa 65
Reklam
Sevgide mekân olurdu, aşkta ise asla. Aşk mekânsızlıktı. Sevgi nefsin eliydi, cisimle bağlıydı. Sevgisi cisimde olanlar için mekân önemliydi. Aynı mekânda paylaşım olmadan sevgi boyutu teselli olmazdı. Aşk, sevginin kalbe ulaşmasıydı. Aşka ulaşan sevgi için mekâna ve zamana ihtiyaç yoktu. Sevgi nefistendi, aşk kalpten. Nefis, mekâna ihtiyaç duyduğu için sevgisini dünyada isterdi, paylaşım arardı. Kalp, mekân ve zamanı aştığı için paylaşım derdi olmazdı.
Sayfa 62
Rabbinin bir kuluna verdiğini, diğer kulun kıskanması Rabbe karşı edepsizlik değil miydi?
Sayfa 61
İnsanın niçin acı çektiğini düşündüm. Olaylar insanı üzer miydi? Olayların böyle bir özellikleri var mıydı, yoksa bizim algılamalarımızla mı olaylar acıya dönüşüyordu? Sonuncusu olmalıydı. Acıyı biz kesbederdik. Sonra da hadiseleri suçlu kabul ederdik. Aslında olaylar ruhumuza ve kalbimize ulaşmıyordu. Hadiseler ancak nefsimize ulaşıyordu. Kalp ve ruh Allah’la bağlıydı, nefis olaylarla ve dünya ile. Öyle ise olaylar da bir ölçüttü. İnsandaki nefis ve benliğin ölçütü. Ne kadar benliğimiz güçlü, ne derece nefisle bağlı isek olayların altında o kadar kalıp, o kadar üzüntü duyuyorduk. Hadiseler karşısında duyduğumuz acı nefis ve benliğimizin bizde hükmediş ölçüsünü veriyordu. Bu duyguları bana hissettirip; olayların zahirinden batınına intikal ettirmesine, şükrettim.
Sayfa 185Kitabı okudu
-Bilir misin, dedim boyu uzun kadına. Nefis denen, insanı şeytana yaklaştıran, ona komşu eden bir yer var insanoğlunda. Bir de insanı Allah’la beraber kılan kalp denen bir yer var. İşte o nefis denen yer; şeytanın dinlenme yeri, konuşma yeridir. Şeytan nefis yerinde oturur. Eğer o nefis yerindeyse, insan sürekli konuşur, her şeye kızar. Hiç memnun olmaz. Her şeye itiraz eder. Her şeyde bir kusur, bir olumsuz hâl bulur. Hiçbir şeyin güzel yüzünü göremez. Çünkü şeytanın hiçbir güzel yüzü yoktur.
Sayfa 149Kitabı okudu
Reklam
Hüzün birlik sırrıydı. Bölünmezdi ki, paylaşılsın. Onun için Allah sevdiği kullarının kalbine birliğinin yansıması hüznü atardı önce. Hüzne tutunan insanlar, kullukta adım adım yol alırdı.
Kim ki söylediği bir sözün amel olduğunu ve onun hesabını vereceğini düşünürse az konuşur. Rabbiyle çok konuşan, insanlarla az konuşur bilmez misin?
“Her kadın Hacer’dir…” Fark, yürüyüşte…
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.