Kendra masaya eğilirken nefes nefese kalmış ve çok canlanmış gibi görünüyordu. “Hadi gelin. Kulübün öbür tarafında bizim için bir masa ayarladım. Brent ve arkadaşları
bizimle beraber eğlenmek istiyorlar!”
“Süper!”
Jamie çoktan ayağa kalkmış, gitmeye hazırdı. Megan da
bir eline içki kadehini, diğer eline de Kendra’nm ve kendisinin el çantalarını alıp ayağa kalktı. Gabrielle onlara katılmak için pek acele etmeyince Megan duraksadı.
“Geliyor m usun?”
“Hayır.” Gabrielle ayağa kalkıp çantasını omzuna astı.
“Siz gidip eğlenmenize bakın. Ben yorgunluktan ölüyorum. Sanırım bir taksiye atlayıp eve kaçacağım.”
Kendra ona doğru bakıp küçük bir kız gibi suratını astı.
“Gab, gidemezsin!”
“Seninle gelmemi ister misin?” Megan bunları söylerken bile, kalmaya can attığı bakışlarından belli oluyordu.
“Gerek yok. Keyfinize bakın ama dikkatli olun, tamam
mı?”
“Gerçekten gidiyor musun? Son bir içki daha içsek?”
“Hayır. Gerçekten çıkıp biraz hava almam lazım.”
“Peki o zaman.” Kendra kızgın numarası yapıyordu.
Gabrielle’in yanına gelerek yanağına küçük bir öpücük
kondurdu. Geri çekilirken, Gabrielle onda içkinin ve o kadar bariz olmayan başka bir şeyin de kokusunu yakaladı.
TuhaÇ metalik bir şey. “Tam bir oyunbozansın Gab ama
seni yine de seviyorum.”
Kendra ona göz kırpıp, Jamie ile Megan’m kollarına
girdi ve onları kalabalığa doğru sürüklemeye başladı.
Ü çü de yavaşça kalabalık tarafından yutulurken Jamie
om zunun üzerinden “Beni yarın ara,” diye seslendi.