İslâm dünyasının Eski Yunan karşısındaki tavrı, mağrur bir tesamuh idi, Eski Yunan ve çağdaşı olan Avrupa karşısında. Ecdadımız, Avrupa'nın dini akaidi bahis konusu olunca son derece ihtiyatlıydı. Misyonerler, başlarını yalçın bir kayaya çarptılar: İslamiyet. Devir değişti. Batı'nın din-i batılları karşısında gösterdiğimiz
Sayfa 473 - İletişim yayınları 10.baskıKitabı okudu
144 syf.
·
Not rated
Bu temel Mahayana metnine derinlemesine bir bakış.. Bilgeliğin Kalbinin Mükemmelliği Sutrasını (veya süslü olmak istiyorsanız Prajnaparamitahridayasutra'yı ) nasıl karakterize edeceğimi gerçekten bilmiyorum . Bir parçam bunun, Pali Kanonunda kaydedildiği şekliyle Buda'nın gerçekte öğrettiği şeyin radikal bir yeniden yorumu olduğuna
Kalp Sutrası - Elmas Sutrası
Kalp Sutrası - Elmas SutrasıThich Nhât Hanh · Okyanus Yayıncılık · 201712 okunma
Reklam
Görmez misin ki, uykuda iken, rüyada bazı şeyleri görüyorsun. Bir takım hâlleri hayal ediyorsun. Onların hakikat olduğunu kabul ediyorsun. Uykuda iken, rüyada gördüklerin hakkında bir şüpheye düşmüyorsun. Fakat uyanınca, rüyada inandığın şeylerin hiçbirinin aslı olmadığını anlıyorsun. O halde, aklın ile anlayıp, inandığın bilgilerin, sadece içinde bulunduğun hâl sebebiyle sana doğru gibi gelmiş olmadığını nereden biliyorsun? Mümkündür ki, sende başka hâl meydana gelir de, rüyada gördüğünü uyanınca kabul etmediğin gibi, aklınla anladığın şeylerin de aslı olmayan bir takım hayaller olduğunun farkına varırsın. Yahut da, sana gelecek olan bu hâl, tasavvuf ehlinin hâli gibi olabilir. Zira, tasavvuf ehli, “Biz istigrak hâlinde [manevî hâllere dalınca], duyu organlarının tesirinden kurtulup, akıl ile anlaşılamayan hâlleri müşahede ederiz (görürüz),” demişlerdir. Belki bu hâl ölüm hâli de olabilir. Zira, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) buyurdu. Kesin olarak bellidir ki, dünya hayatı, ahirete nispetle bir uyku gibidir. İnsan öldüğü zaman, dünyada göremediği bir takım şeyler ona zahir olur. O hâlde iken ona şöyle hitap edilir: (Bugünden gaflette idin. Şimdi senden perdeni açtık, artık bugün gözün keskindir.) (Kaf sûresi, 22. ayet-i kerîmesinin meali.)
Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hâlâ kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. Herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sükûtu, ne inkisar kalır... Bu halimizle hepimiz acınmaya layıkız, ama kendi kendimize acımalıyız. Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur.
224 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 11 days
Yaşandıkça Tükenmeyecek Hakikat +2
Bazen bulacağını düşündüğü için değil, başka bir seçeneği olmadığı için arar insan. Gitmekle geçer mi bilinmez ama sanki geçecekmiş gibi gidilir ve satırların arasında bırakılan boşluklarda görür insan kendini. Kim bilir, belki de gelmesi beklenen aşk; satırların arasında bulur insanı.. Fesleğen'in gelişini her an büyük özlemle bekleyen
Eyvallah 2
Eyvallah 2Hikmet Anıl Öztekin · Hayy Kitap · 20175.5k okunma
Güneşli bir yaz günü, denizi hissedebilmek için kayalıklara yürüyordü. Buz gibi denizi, parıldayan sarı ışıklarıyla güneşi ve ufku bütünüyle görebilmesi için gri kayalıkların en tepesine çıkmalıydı. Bu yalnız uçurumu görmeye sadece soru soracağı zamanlarda geliyordu. Gördüklerini imgelemeyi seviyordu fakat hayal kurmak işi sonuçlandırmaya yetmiyordu. Uçurumun kenarına oturdu ve ayaklarını boşluğa sallayarak dalgalara bağırdı: Gerçek, mutlak doğru mudur? Gerçeği düşündüğünde karnına ağrılar giriyordu. Olguları olduğu gibi görmek ve kabul etmek, taşıması zor olan yük gibi beliriyordu. İşte o sırada içindeki şeye öfkeleniyordu. O kadar rahatsız bir sinir krizine dönüşüyordu ki sonunda kendini kayalıklara vuran dalgalara benzetiyordu: Öfkeyi somutlaştıran nedir? Bir dönüşümü başlattığı için yoğun enerjiye sahipti ve onu yeterince görünür kılıyordu.Gerçekle beraber öfke de kaybolduğunda, ufukta gerginlik beliriyordu. Hakikat ile hülyaların karıştığı yerde belirsizliğin gerginliği... Öyle ki biçimi oluşturan düşünmenin bir ürünüydü. Sorgulamanın derinliğinde sıkışan kavramlar bütününün sonu... Gerginlik bir tür zeka ürünü müdür? Kavramlar, rüyalardan uyanmanın en kestirme yolu oluyordu. Peki gerçeğin yaratımını sağlayan öz nereden geliyordu? Bu koyu mavi deniz, turunculaşan ışığıyla güneş ve görünürken görünmez ufuk nasıl oluşuyordu? Kayalıklar, dalgalar ve uçurum... İnsanı rüyalarından uyandıran gerçeği ne tasarlıyordu? *gözde
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.