Gönderi

Görmez misin ki, uykuda iken, rüyada bazı şeyleri görüyorsun. Bir takım hâlleri hayal ediyorsun. Onların hakikat olduğunu kabul ediyorsun. Uykuda iken, rüyada gördüklerin hakkında bir şüpheye düşmüyorsun. Fakat uyanınca, rüyada inandığın şeylerin hiçbirinin aslı olmadığını anlıyorsun. O halde, aklın ile anlayıp, inandığın bilgilerin, sadece içinde bulunduğun hâl sebebiyle sana doğru gibi gelmiş olmadığını nereden biliyorsun? Mümkündür ki, sende başka hâl meydana gelir de, rüyada gördüğünü uyanınca kabul etmediğin gibi, aklınla anladığın şeylerin de aslı olmayan bir takım hayaller olduğunun farkına varırsın. Yahut da, sana gelecek olan bu hâl, tasavvuf ehlinin hâli gibi olabilir. Zira, tasavvuf ehli, “Biz istigrak hâlinde [manevî hâllere dalınca], duyu organlarının tesirinden kurtulup, akıl ile anlaşılamayan hâlleri müşahede ederiz (görürüz),” demişlerdir. Belki bu hâl ölüm hâli de olabilir. Zira, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) buyurdu. Kesin olarak bellidir ki, dünya hayatı, ahirete nispetle bir uyku gibidir. İnsan öldüğü zaman, dünyada göremediği bir takım şeyler ona zahir olur. O hâlde iken ona şöyle hitap edilir: (Bugünden gaflette idin. Şimdi senden perdeni açtık, artık bugün gözün keskindir.) (Kaf sûresi, 22. ayet-i kerîmesinin meali.)
··
129 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.