Suriye'de krizin başlamasından günümüze dış aktörler, ülkede çatışan tarafları çeşitli şekilde desteklemişlerdir. Irak'ta ortaya çıkan DAEŞ'in Suriye'de de etkili olması, yabancı terörist savaşçının Suriye'ye gelmesine neden olmuş ve çatışmalar uluslararasılaşmıştır. Çeşitli güçlerin çıkarları için kullandıkları Suriye, jeopolitik bir "satranç tahtası" olarak değerlendirilmektedir. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi tahminlerine göre 15 Mart 2011 ile 2022 yılına kadar Suriye'deki iç savaşta 610.000'den fazla insan hayatını kaybetmiştir. 13 milyon kişinin evini terk etmesine neden olan iç savaş nedeniyle evinden ayrılan Suriyelilerin yarısı ülke içinde yarısı ise Avrupa'ya ve Kuzey Amerika'ya göç etmiştir. Yaklaşık 5 milyon Suriyeli komşu ülkelerde hayatını sürdürmektedir. En fazla Suriyeli 3 milyon 400 bin ile Türkiye'de bulunmaktadır. Lübnan, Ürdün, Irak'a da göç eden Suriyelilerin, Avrupa'ya göçü ise bir milyonu bulmuştur.
Sayfa 191 - DORA YAYINCILIKKitabı okuyor
Hicaz dünyanın kalbidir ; jeopolitik açıdan kalbidir.
Reklam
Faşist hareket, tekelci kapitalist sermayenin egemen olduğu bir toplumda gelişiyor. Eğer hükümete gelirse, orada kalabilmek için egemen sermayenin taleplerine öncelik veren bir ekonomik, jeopolitik program uygulamak zorundadır. Bu yüzden faşist parti egemen sermayenin ilgisini çekmek, ona ekonomiyi ve toplumu (özellikle emekçi sınıfları) yönetebileceğine dair güven vermek ister. Yoksa, medya-istihbarat kompleksinin toplum ve seçim süreci üzerinde etkisi altında, hükümete gelemez. Tarihin bir “kazası” olarak gelse bile kendi devlet ve toplumu projesini hayata geçiremez; totaliter/terörist yöntemlerle bile sürdüremez. Egemen sermaye faşist harekete ilgi göstermeye başlayıp “Acaba yönetebilir mi” sorusunu gündemine aldığında “süreç” çok tehlikeli bir karar aşamasına geliyor demektir. Egemen sermaye bu sorulara olumlu cevaplar verirse, faşist hareketin hükümete ve oradan da iktidara gelmesinin önündeki mali, kurumsal/hukuki engeller kalkmaya başlar.
Türkiye’de radikal İslamcılık, bazı unsurları Ehlisünnet çizgisini özümseyemediği için, bazı unsurları da ta başından Ehlisünnet çizgisini tarihe gömmek kastıyla bu işlere giriştiği için devrimden takviye almış bir Şia karşısında son derece korunaksızdı, Şia’nın ideolojik ve jeopolitik eksenine oturmaktan başka bir şey yapamazdı, hoşnutlukla veya çaresizce.
Her fırsatta teröre karşı olduğunu söyleyen Batı emperyalizminin Orta Asya ve Kafkaslardaki çıkarları terörün patronluğuna soyunmalarını gerektirmekledir. Süratle değişen dünyada bazı jeopolitik kavramlar da değişmiş ve "Terör odaklarını kontrol eden, dünyayı kontrol eder" deyişi yeni bir prensip olmuştur.
UHREVÎ ÂLEM ve MATERYALİSTLER...
“Ya sonra? Peygamber münkiri felsefecisi, kuru-sıkı mantıkçısı, ruhu tanımaz psikiyatristi; cümle materyalist bilimtaparın, uhrevî meselelerde söyleyecek hiçbir lafı yoktur! Ağızlarını açıp tek kelime doğru laf edemezler! Bizimkilere gelince, bu tarafta malzeme çoktur!.. Başta Allah Resûlü’nden intikâl edip Velîlerden ulaşan tonlarca bilgi orta yerde duruyor. Hatta malzeme o kadar fazladır ki bizde; “cennetin jeopolitik yapısı”na dair yazı kaleme alınacak kadar meselenin suyu bile çıkarılmıştır. Neyse, bu işin başka bir tarafı!..
Sayfa 29 - Yavuz Arslan, "Ya Sonra?"Kitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.