"Sosyal hayatın ihtişamı konusunda çizdiğin resimler gerçekten büyüleyici Phil ama ben başka bir resim çizeceğim. Bir zamanlar yemyeşilken artık epey sararmış olan yapraklarını döken elma ağaçlarının arasındaki, eski bir çiftlik evi olan yuvama gidiyorum. Aşağıda bir dere, onun ötesinde de yağmurla rüzgârın parmaklarının çaldığı arpın sesini duyduğum bir köknar korusu var. Yakınlarda, bu mevsimde gri ve kasvetli görünen küçük bir göl uzanıyor. Evde oldukça yaşlı iki hanımefendi olacak; biri uzun ve ince, diğeri kısa ve tombul. Tabii ikizleri de unutmamak lazım; biri mükemmel bir örnek, diğerine ise Bayan Lynde 'haşarı çocuk' der. Üst katta, verandanın üstünde dört bir yanı eski hayallerle dolu küçük bir oda olacak, içinde kocaman, pofuduk, pansiyonun döşeklerinden sonra bana lüksün zirvesi gibi gelecek muhteşem bir kuş tüyü yatak. Benim resmimi nasıl buldun, Phil?"
"Çok sıkıcı görünüyor," dedi Phil yüzünü buruşturarak.
"Ah, ama vurucu noktadan bahsetmedim," dedi Anne usulca. "Orada sevgi olacak Phil, dünyada başka hiçbir yerde asla bulamayacağım içten, özenli, beni bekleyen sevgi... Bu, renkler çok parlak olmasa bile resmimi bir başyapıt hâline getirir, değil mi?"
Ama insan sadece kaştan, gözden, gövdeden mi ibaret? Ayna dediğin, taşı toprağı, evi sokağı da gösteriyor. Mühim olan bu vücudun içini görebilmek. Kalbin aynasında ne var, ona ulaşabilmek.
Ayna dediğin, taşı toprağı, evi sokağı da gösteriyor. Mühim olan bu vücudun içini görebilmek. Kalbin aynasında ne var, ona ulaşabilmek.
Ne demişler;" Kendini bilen, Rabbini bilir."
Şükrü Erbaş ile bu eseri sayesinde tanıştım. Ve kendisini çok sevdim.
Şiir ve hikâyeler barındıran bu eser her sayfada size bir duygu yoğunluğu aktarıyor. Başka yazarlardan alıntılarla , kendi yazılarına bambaşka bir hava katıyor.
Erbaş, aslında yalın bir dille anlatmış, anlatmak istediklerini. Ama biraz durup üzerinde düşününce , yazdıklarından çok yazmadıklarını anlıyorsunuz. Her cümlesinin altını çizmek istiyorsunuz ve her sayfada kendinizden parçalar buluyorsunuz.
...Seni okudum insanlara. Emeğini,güzelliğini,merhametini. Yalnızlıkta ot bitmez, dedim. Ayrılığın evi yok,dedim. İnsan ölülerini sevmezse yaşayamaz,dedim.