Bir kez daha, Atatürk'ün tarikatlere yönelik tavrı , boğucu gemeinschaft'a karşı saldırısı ile alakalıdır. Tarikatleri kaldıran 1925 tarihli kanun okunduğu zaman, Atatürk'ün hatırında tuttuğu şeyin ya mahalli siyasi bir güce sahip eşrafın veya daha alt sınıfları sömüren cahil ve ahlaksız simalar olarak ortaya çıkan yerel karizmatik önderlerin etkilerini kırmak olduğu açıkça göze çarpar Türkler, gelecekte sefih şeyhlerce değil, bilimin açıkladığı yönteme göre yönetileceklerdi.
Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'nde kadınların erkeklerle yan yana çalışmalarına dair pek çok sözü, eğitim görmüş birçok Türk kadınının meslek hayatına atılmalarını sağlayan bir iklim yaratmıştı.
Reklam
İsviçre Medeni Hukukunun kabulüyle getirilen geniş bir alandaki değişimler, kadının yasal statüsünün dönüşümü ile ilgiliydi.
Mustafa Kemal'in, kişiyi topluluk normlarından kurtarma girişiminde karşımıza çıkan ilk görüntü, "tevhid-i tedrisat" kanunudur (3 Mart 1924). Bu kanun, eğitimi, ilk ve son defa, ulemanın elinden almakla kalmadı, ayrıca ortak eğitimin ve böylece de okul yıllarından ileriye doğru cinsiyetler arasında tam anlamıyla yeni bir kaynaşmanın yolunu açmış oldu.
Meşruiyetini bilimden alan Batı toplumu, çok daha hür ve bu sebeple daha yaratıcıydı.
Meşruiyetini bilimden alan Batı toplumu, çok daha hür ve bu sebeple daha yaratıcıydı. Bilim, sadece kişinin yaratıcılığını geliştirebilmesinde boğucu halk değerlerinden onu kurtarmaya muktedir bir kurallar dizisiydi. Atatürk, bu amaca yönelik iki siyaset tasarlamıştı: Birincisi, özel hedefi, kontrolü ortadan kaldırmak olan laik yasalar; ikincisi de Cumhuriyet için kültürel bir Batılılaşma programı.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.