Geçen gün üniversitemize Gazze'de gönüllü görev yapmış bir hekim geldi. Bize Gazze'den çok Gazzelilerden bahsetti. Dinlediğim seminerin ne ile alakalı olduğunu bilmesem, inanın sahabe hikayeleri anlattığını sanırdım. Hatta birini anlatmak isterim: Hastanede doktorlar boş kaldıkları bir sırada sıkılmamak için bir oyun oynayalım demişler. Bir kişi bir ayet okuyor ezberden ve yanındaki kişi de o sıradaki ayetten devam ediyor. Hatırlayamayan eleniyor ve sona kalan kişi kazanıyor. Sanki hikayenin sonunda bir köşeden Efendimiz (sav) çıkacak, onları orada yaptıklarına tebessümle bakacak ve belki onlara katılacak gibi. Gerçekten; ayetlere, Kur'an'a olan bağlılıkları ve tevekkülleri öye güçlü ki. Kur'an'la ve namazla yaşamaları, Kur'an'ı ve namaz'ı yaşamaları... Onca zorluk içinde her an herkese elhamdülillah demeleri... Boş yaşadıkları boş geçirdikleri bir anları yok. Kardeşlerim, onlar kazanıyorlar, vallahi kazanıyorlar. Biz onlar yerine üzülmeliyiz ama onlar için üzülmemeliyiz. Kendimize çeki düzen vermeliyiz. Vallahi kendi hayatımızdan utanmalıyız. Evet bağırmalıyız filistin için boykot için ama bu yeterli değil. Elindeki imkanla Allah için yaşamalısın. Çünkü onlar öyle yapıyorlar. Ellerinde bulunan hayatı olduğu gibi Allah' satmışlar, emanet etmişler. Biz de tüm imkanımız ile Allah için yaşamaya çabalamalıyız. Bu savaş, bu zulüm, biz ders çıkarmadıkça bitmez. Duanın vakti geçmedi henüz, dua edeceğiz her şekilde, yaşayarak dua edeceğiz. Onların şahsi manevisini hissederek...
Çocukların şiirleri ve okuyabilecekleri ebeveynleri!
— Babacım, bir şiir uydurdum. — Adı ne? — Ben ve güneş. Çok beklemeden okumaya koyuldu: — Arka bahçedeki tavuklar iki solucan yedi ama ben görmedim. — Peki? Senin ve güneşin şiirle ne ilginiz var? Bir an için babasına baktı. Babası anlamamıştı... — Güneş solucanların üzerinde babacım ve ben de şiiri uydurdum ve solucanları görmedim... — Duraksama. — Şimdi hemen bir şiir daha uydurabilirim. “Ey güneş, gel birlikte oynayalım.” Ya da daha uzununu: “Küçük bir bulut gördüm zavallı solucancık onun gördüğünü sanmam” — Çok güzel, tatlım, çok güzel. Nasıl böyle güzel bir şiir yaptın? — Hiç zor değil, sadece geldiği gibi söylüyorsun.
Sayfa 14
Reklam
Roger Vaillant'ın "Kanun" isimli romanını okumuş muydunuz? İtalya'nın güneyinde oynanan bir oyunun adı Kanun. Kazanan, kaybeden hakkında bildiği bütün gerçekleri söylüyor. Bilinen ve söylenmeyen bütün sırlar ortaya çıkıyor. Bütün kasaba birbirinin gizlisini kapaklısını öğreniyor. O sakin görünen kasabanın, üstüne örtülmüş huzur örtüsünün altında ne ihanetler, ne yalanlar, ne fırtınalar yaşadığı ortaya çıkıyor. Bir el böyle bir oyun oynayalım mı? Açalım mı kâğıtlarımızı? Ya her şeyi biliyorsam hakkınızda? Ya görünmesinden en çok korktuğunuz yerinizi görüyorsam? Ya anlıyorsam sizi? Ya anlaşılmasını istediğiniz sınırların ötesine de ge çiyorsa anladıklarım? Korkmaz mısınız? Nasıl oynamak istiyorsunuz bu oyunu? Alay edenler kendileriyle de alay edildiğini, küçümseyenler kendilerinin de küçümsendiğini, suçlayanlar kendilerinin de suçlandığını öğrendiğinde ne yapacak? En aldırmaz duranlar, gizli gözyaşlarını gören birileri olduğunu anladığında ne olacak? Sizi anlamadıkları için mi üzülüyorsunuz? Ya sizi anlarlarsa? Ya söylemekten utandığınız kıskançlıklarınızı, içinizi kemiren aşağılık duygularınızı, başkalarının görmemesi için dualar ettiğiniz yetersizliklerini fark ediyorlarsa?
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karanlıkta Sabah Kuşları
İyi Okumalar dilerim
Selamün aleyküm değerli okurlar Wattpad e yazdığım kitabı sizler de okuyun diye buraya yazdım kitap değil bu hayatınıza bir nebze de olsa dokunmak için böyle bir kitap yazdım okuyup değerli yorumlarınızı bekliyorum değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyorum ☺️ BİR ENGELLİNİN EVLİLİK HAYATI Her sağlıklı birey gibi engelli
Evet gayet zengin ve işsiz, istirahat döşeğinde herşeyi mükemmel bir efendiden sor; ne haldesin? Elbette, aman vakit geçmiyor, gel bir şeş-beş oynayalım, veyahud vakti geçirmek için bir eğlence bulalım, gibi müteellimane sözleri ondan işiteceksin.. veyahud tûl-i emelden gelen, bu şey'im eksik, keşke şu işi yapsaydım gibi şekvaları işiteceksin. Sen bir musibetzede veya işçi ve meşakkatli bir halde olan bir fakirden sor; ne haldesin? Aklı başında ise diyecek ki: "Şükürler olsun Rabbime, iyiyim, çalışıyorum. Keşke çabuk Güneş gitmeseydi, bu işi de bitirseydim. Vakit çabuk geçiyor, ömür durmuyor gidiyor. Vakıa zahmet çekiyorum, fakat bu da geçer, herşey böyle çabuk geçiyor." diye, manen ömür ne kadar kıymetdar olduğunu, geçmesindeki teessüfle bildiriyor. Demek meşakkat ve çalışmakla, ömrün lezzetini ve hayatın kıymetini anlıyor. İstirahat ve sıhhat ise, ömrü acılaştırıyor ki, geçmesini arzu ediyor.
Battı Balık
(Aşağıdaki taşlama, millet adına yabancılardan aldıkları borç paraları bile yine milletten çalan devlet hırsızlarından birinin ağzı ile söylenmiştir.) *** Kahpe dünya böyledir, insan doymadan gider Göz açıp kapamadan bakarsın, insan gider Bazısı insan gelir, dönüşte hayvan gider * Sırıtmama bakma sen, içerimden kan gider Çalalım, oynayalım, battı
Reklam
YETİŞKİN ÇOCUĞUMA Sürekli meşguldüm o kadar sene, Seninle doyasıya oynayamadım, Sen beni çağırdın gel oynayalım diye, Ben bir türlü zaman ayıramadım.
İnsanın zaman zaman yaraları ile tuhaf bir ilişkisi oluyor: Bitsin istiyoruz, kabuk bağlıyor mesela fakat kaşımaya devam ediyoruz. Bilerek. Ne tuhaf. Afşar Timuçin, "İyileşen yaraya ikide bir dokunmanın ne anlamı var?" diye bu yüzden sitem eder. Bu eziyeti ne kendimize ne bir başkasına yapmalı sevgili okur. Yaralar yaşandığıyla kalmalı.
Ne Okuyalım?
Türkiye’de yaşayan, Türkiye’den İslâm dünyasını seyreden ve Türkiye’yi önemseyen her Müslümanın, diğer okumalarının yanında, kendisini bilhassa şu beş türde, ömrü boyunca disiplinli, ısrarlı ve istikrarlı bir okuma programıyla beslemesi gerektiği kanaatindeyim. * İslâm’a dair temel okumalar İçinde yaşadığımız coğrafyanın dinamiklerini, İslâm’ı
Oyun oynayalım mı? Diyelim ki bir kadınla akşam yemeği yedin ve kadın ertesi gün ölü bulundu. Ne yaparsın ?
Sayfa 211Kitabı okudu
557 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.