Eğer istiklal savaşımızın sarıklı mücahitleri, Bediüzzaman Saidi Nursi, Esat Erbili, Şeyh Said, Süleyman Hilmi Tunahan, İskilipli Atıf Hoca, Mehmet Akif Ersoy ile Necip Fazıl Kısakürek, Muhammed Zaid Koktu, Mahmud Sami Ramazanoğlu gibi gönül ve ruh doktorlarının, edep ve ahlak öğretmenlerinin şefkatli kucaklarına, baldan tatlı söz ve eserlerine evlatlarımız teslim edilselerdi, siyonizmin anarşiyi önlemek bahanesiyle yaptırdığı ihtilallere gerekçe kalmayacaktı, ana ve baba katili gençler yetişmeyecekti.
Bir grup Nakşibendî lideri, manevî ve entelektüel üstad olarak özellikle önemli olmuştur: Şeyh Muhammed Es’ad’ın bir halifesi olan Mahmud Sami Ramazanoğlu, Gümüşhanevî’nin manevî haleflerinden Mehmed Zâhid Kotku, onun halifesi olan Esad Coşan, Mahmud Ustaosmanoğlu (v. 2022) ve Raşid Erol (v. 1994). Bunların ve diğer şeyhlerin öğretim faaliyetlerinde doğal olarak siyasî eğilimler bulunmaktaydı; ancak reddetmekten ziyade Nakşibendiyye’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumları içinde entegre olması şeklinde bir temayüle sahiptir. Birçok önemli Nakşibendî liderinin Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın (v. 1993) cenaze törenine katılması anlamlıdır.