Yeni bir dönem başladı Robert Kolej'de Ülkü Tamer için. Anglo-Amerikan kültürü dönemi. O günleri şöyle anlatacaktı daha sonra: "Karı-koca MacNeal'ler gibi iki öğretmenim oldu. Orta 3'te Odisseia'yı İngilizce tam metin okuyorduk. Lisede Shakespeare, Modern Roman gibi dersleri seçebiliyorduk. Gide'in Kalpazanlar'ını inceliyorduk. Konuşma derslerinde Chaucer ezberliyorduk. Necatigil'leri, Cumalı'ları, Dağlarca'ları, Orhan Kemal'leri okuyor, aramızda tartışıyorduk. Okulda edebiyat matineleri, sohbetler düzenliyor, Sait Faik'le, Oktay Akbal'la, Haldun Taner'le yüz yüze konuşabiliyorduk." Tamer'in hocaları arasında Behçet Kemal Çağlar da vardı.
"Ama yakında gidecek hiçbir yeri kalmayacak, kendi yıkımını tasarlarken kendi kendisiyle yüz yüze gelmek zorunda kalacaktı."
Sayfa 78
Reklam
İnsan ruhuna, birbiri ardına hızla gelişen olayların körüklediğ duyguların ardından, insanı ümitten ve korkudan mahrum bırakan, eli kolu bağlı olmanın ve durumun gerçekliğinden daha çok acı veren hiçbir şey olamaz. Kan damarlarımda öz gürce dolaşıyordu ama ümitsizlik ve pişmanlık kalbimi öylesine eziyordu ki, bu yok edilmesi imkânsız bir acıydı. Uykum kaçtı, kendimi işlediğim korkunçluktan çok daha öte günahların beni beklediğine inandırdığım için, kötü bir ruh gibi başıboş geziniyordum. Ama yüreğim erdeme olan aşkla ve nezaketle doluydu. Hayata çok yüce amaçlarla başlamış, bunları hayata geçireceğim ve sevdiklerime yararlı olabileceğim anı dört gözle beklemiştim. Şimdi hepsi yok olup gitti. Geçmişe kendim- den memnun bakmamı sağlayan ve bu nedenle yeni ümitlere yelken açabilen vicdanımın rahatlığının yerine, hiçbir dilin anlatamayacağı derin işkenceler barındıran bir cehenneme hızla sürükleyen, pişmanlık ve suçluluk duygularının esiri oldum. Bu ruh hali, uğradığı ilk şokun etkisinden belki de tam olarak kurtulamayan sağlığıma zarar veriyordu. İnsanlarla yüz yüze gelmekten kaçınıyordum, neşe ya da memnuniyet belirten her ses benim için bir işkenceydi. Yalnızlık tek tesellimdi; derin, karanlık, öldürücü yalnızlık.
236. Bir yerde daima duygularına hitap ediliyorsa, orada durma! Zira orada istikametli karar verip doğru hareket edemezsin ve sen, eninde sonunda gerçek hayatla da yüz yüze gelirsin.
Tebeşir YAYINLARIKitabı okuyor
Kalabalık şehirlerdeki yalnız zihinler bağlantı kurabilmenin özlemini çeker çünkü yüz yüze iletişimin en önemli şey olduğunu düşünürler. Ama saf doğanın ortasındayken, yalnızlık hep ayrı bir kişiliğe bürünüyordu...
böyle işte çoğu kez şerden şipşirin şerler doğuyor düşmesek varamazdık kalkmanın zevkine diri tuttu bizi savaşmak kılıç kalkan artık ölsek de gelemiyoruz düşmanla yüz yüze çünkü her şey uzaktan her şey sap saman çünkü ateşli silaha dönüştü insan böyle başladı tarihin sonu ben kimim, yanlış soru
Reklam
Ama insan ruhsal baskılarla açıkça yüz yüze gelip onlara egemen olmadıça, titreyen usun korkularıyla kavgaya tutuşmadıkça onlardan kurtulamaz...
Sayfa 264
Erisin geceler gündüze gel ki Kalmasın tek engel bir düze gel ki Secde de Rabbinle yüz yüze gel ki Minberler,mihraplar seni okusun
Hayatta hiç kimse, kaçınılmaz biçimde herkesin yaşayacağı ölümün gizemiyle yüz yüze gelmeyi istemez .
Sayfa 30
Kendisiyle yüz yüze gelmek istemeyip şöyle eğlenceli bir öykü okumaya kalksam, çokluk o başrahibin anekdotundaki gibi oluyor tıpkı; okumaya heveslendiğim eğlen­celi öyküden sevecen-hüzünlü bir göz bana bakıyor, birinin şöyleseslendiğini işitir gibi oluyorum: "Ama Tanrı'dan söz açacak ol­dum mu, uyuklamaya başlarsınız."
Sayfa 16 - YKYKitabı okuyor
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.