Sürekli geçmiş üretiyoruz. Bizler geçmiş fabrikalarıyız. Canlı geçmiş makineleri, başka neyiz ki? Zaman yiyoruz ve geçmiş üretiyoruz. Ölüm bile çözüm değil. İnsanın kendi gider ama geçmişi kalir.
Yüzyıl önce zamanın ruhunu yakalayabilen Sosyalizm, sonrasında yeni teknolojilere ayak uyduramadı. Leonid Brejnev ve Fidel Castro, Marx ve Lenin'in buhar makineleri çağında ürettikleri fikirlere tutunmayı sürdürerek bilgisayarların ve biyoteknolojinin gücünü kavrayamadılar. Liberallerse bilgi çağına çok daha iyi uyum sağladı. Kruşçev'in 1956'daki kehaneti bu yüzden gerçekleşemedi ve böylelikle uzun vadede Marksistleri alt edenler liberal kapitalistler oldu. Marx bugün yeniden dirilseydi, Marksistlere Das Kapital okumaya daha az zaman ayırıp İnternet ve insan genomu üzerine yürüttüğü çalışmalarını okumalarını tavsiye ederdi. Radikal İslam ise sosyalizmden çok daha kötü bir noktada. Henüz Sanayi Devrimi'ni bile yakalayamamış İslam ülkelerinin genetik mühendisliği ve yapay zeka hakkında söyleyecek pek bir sözü olmamasına şaşırmamak gerekiyor. İslam, Hıristiyanlık ve diğer geleneksel dinlerin dünyanın hala önemli oyuncuları olduğunu söyleyebiliriz. Geçmişte hepsi yaratıcı güçlerdi ama artık ancak tepkisellik üzerinden konumlanabiliyorlar. Hıristiyanlık bugüne kadar görülmemiş bir biçimde, dini itikatlarına taban tabana zıt görüşler yayarak tüm insanların Tanrı önünde eşit olduğunu öne sürer ve siyasi yapıyı, toplumsal hiyerarşiyi, hatta toplumsal cinsiyet ilişkilerini bile kökten değiştirir. Vaazlarında en uysalların ve ezilmişlerin Tanrı'nın sevgili kulları olduğunda ısrar eden İsa, güç piramidini tepetaklak ederek devrimcilere nesiller boyu kullanabilecekleri bir cephanelik sağlar.
Sayfa 287
Reklam
Eski fotoğraf makineleri için film makaraları genellikle yirmi dört ya da otuz altı pozluk olurdu. Bir tatile çıkacağımız zaman ya da ailemizle bir şeylerin fotoğraflarını çekeceksek, her kareyi teker teker planlardık. Cep telefonları ve yüksek hafızalı fotoğraf makinelerimiz yoktu. Hepsi otuz altılık bir filmin içerisine sığmak zorundaydı. Üstelik silip yeniden çekme şansımız da yoktu. Tıpkı yaşadığımız hayat gibi. O nedenle daha önce çektiğiniz fotoğrafları boş verin. Onlar geçmişte kaldı.
Uzayda ne kadar uzağa bakarsanız, o kadar eski bir zamanı görürsünüz. Bu da, kozmosu araştırmak için kullandığımız teleskopların ve aletlerin gerçekten de zaman makineleri olduğu anlamına gelir.
Zaman, inatçı bir çocuk gibidir , onu kontrol etmek için ne kadar çabalarsanız, kontrolünüzden o kadar uzaklaşır," diyor yazar Oliver Burkeman. Zaman kazanmamız için geliştirilen tũm teknolojiler -bulaşık makineleri, mikrodalga fırınlar, robotlar, bilgisayarlar- sayesinde yoğunluğumuz azalmış görünműyor. Tersine, hayat hızlanıyor, yoğunluk artıyor ve giderek daha sabırsız hale geliyoruz. Eskiden günlerce mektup beklerdik, simdi yavaş yüklenen bir web sayfası için beş saniye beklemek dayanılmaz geliyor.
Sayfa 243Kitabı okudu
392 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 5 days
Merhaba sevgili okur, Öncelikle bu kitabın beni çok kararsız bıraktığını söylemek istiyorum. Konusunu muazzam buldum ama kurgunun işlenişini beğenemedim. Yer ve zaman karmaşası yaşadım. Gelelim kitaba, tam olarak distopya demek güç, bu sebeple spekülatif kurgu diyenler de var. Türü her ne olursa oldun şahane bir fikir ve bazı açılardan bize hiç
Damızlık Kızın Öyküsü
Damızlık Kızın ÖyküsüMargaret Atwood · Doğan Kitap · 201911.1k okunma
Reklam
"Bizler geçmiş fabrikalarıyız. Canlı geçmiş makineleri, başka neyiz ki? Zaman yiyoruz ve geçmiş üretiyoruz. Ölüm bile çözüm değil. İnsanın kendisi gider ama geçmişi kalır."
Georgi Gospodinov
Georgi Gospodinov
E, o zaman ellerine kürek yerine kaşık verseydiniz ya?
Nobel ödüllü ekonomist Milton Friedman gelişmekte olan bir Asya ülkesine 1960'larda danışmanlık veriyormuş. Friedman'ı büyük çaplı bir kamu projesi sahasına götürmüşler. Friedman manzarayı görünce şaşırmış: Bir sürü işçi ellerinde küreklerle harıl harıl çalışmasına rağmen buldozer veya traktör gibi iş makineleri neredeyse hiç yokmuş. Sebebini sorduğunda, yetkili memur, "Çünkü bu bir istihdam programı," demiş. Friedman'ın nüktedan cevabı meşhurdur: "E, o zaman ellerine kürek yerine kaşık verseydiniz ya?"
“İlkin küçük ev aletleri bozulacak. Senin hor gördüğün bu durgunluk hali altı ay daha sürecek olursa, kadınların mutfakta kullandığı nükleer bıçaklar bile çalışmaz hale gelecek. Fırınlar işlemeyecek. Bulaşık makineleri iyi iş görmemeye başlayacak. Evlerin ısı kontrol sistemleri sıcak yaz günlerinde iflas edecek. O zaman ne olacak sence?" O yanıt beklemek üzere durunca, Sutt yavaşça konuştu. “Hiçbir şey. İnsanlar savaş zamanlarında çok şeye katlanabilirler.” “Çok doğru. Katlanırlar. Evlatlarını hurda uzaygemilerinde feci ölümlere yollayacaklar... binlercesini. Yerin bir kilometre dibindeki mağaralarda bayat ekmek ve pis suyla yetinmek durumunda kalsalar da düşman bombardımanına dayanacaklar. Ama yurtsever duygular uyandıracak yakın bir tehdit ortada yoksa, en önemsiz şeylere bile dayanmak güçtür. İşte o yüzden bu durgunluk devam etmeli. Ne kayıp verilecek, ne bombardıman olacak, ne de savaş."
Sayfa 338 - 339Kitabı okudu
829 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.