Tüm sözlerinin ve ilgilerinin altında yatan, daha şimdiden şu saklı anlamı şimdiden kavramak gerekiyordu: “Gebereceksin, tatlı askercik... Gebereceksin... Savaş bu... Her koyun kendi bacağından asılır... Her ağacın meyvesi olmaz... Her insanın vadesi bir gün dolar... Senin çaresizliğini paylaşır gibi yapıyoruz... Ancak ölenle ölünmez... Sağlıklı ruhlar ve bedenler için her şey bir tür eğlence gibi olmalıdır, işte o kadar, bizler de, sağlam, güzel, saygın, sağlıklı ve terbiyeli genç kızlarız... Bizler için her şey, biyolojinin kaçınılmaz bir sonucu olarak, neşeli bir gösteri oluyor, neşeye dönüşüyor! Sağlığımız bunu gerektiriyor! Ve biz kendimizi acıların çirkinliklerine asla terk edemeyiz... Bizim uyarıcılara gereksinmemiz var, yalnızca uyarıcılara... Sizler çabucak unutulacaksınız, askercikler... Uslu çocuk olun, bir an önce geberin... Geberin ki savaş bitsin, biz de sizin kibar subaylarınızdan biriyle evlenebilelim... Esmer olsun ama!.. Yaşasın babamızın hep sözünü ettiği şu Vatan!.. Savaştan döndüğünde aşk kim bilir ne güzeldir!.. Madalyalı olacak kocacığımız!.. Havalı olacak... Eğer hâlâ o sırada var olmaya devam ediyorsanız, askercik, o güzelim düğünümüzde onun şık çizmelerini cilalayabilirsiniz... O zaman bizim mutluluğumuz sizi de sevindirmez mi, askercik?..”