Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Toplumun bir sömüren, bir de sömürülen sınıf biçimindeki ilk büyük bölünüşü, en yüksek gelişmesine uygarlık çağında erişen kölelikle birlikte meydana geldi. Bu bölünüş bütün uygarlık dönemi boyunca sürüp gitti. Kölelik ilk sömürü biçimidir; onun yerine Ortaçağda serf (toprakbendlik) modern zamanlarda ücretlilik (işçilik) geçer. Bunlar uygarlığın üç büyük çağını belirleyen üç büyük kölelik biçimidir; kölelik önce açık, sonra da az gizli olarak uygarlığın bütün dönemlerinde varlığını sürdürür.
Friedrich Engels
Friedrich Engels
50 syf.
7/10 puan verdi
Lyon’da Düğün -Stefan Zweig
Kitapta bulunan üç kısa hikâyeden anladığım kadarıyla yazar, olağanüstü durumlarda, ortada patlak veren büyük olayın gölgesinde kalan/dikkat çekmeyen köşelerden; büyük manevi duygular peyda ediyor. Kitapta bulunan üç hikâyeyi de farklı alt başlıklar altında değerlendireceğim: 1-Lyon’da Düğün: Duygulara karşı çok hassas bir tavır takınan yazarımız, ihtilal döneminde mahkûm edilen insanların mağduriyetini de unutmadan; günümüz romantik dizi senaryolarına taş çıkartacak düzeyde romantizm içeren bir sahneydi. Yazarın kalemi, kötülüklerin madenlerinin içinden iyilik kristalleri çıkartmakta uzmandı. ‘‘Acı çeken herkes gibi acı çekmekten memnundu’’ (s.17) 2. İki Yalnız İnsan: Burada da insanlar ile ilgili güzel bir tespiti vardı. Aynı zamanda eksikliklerinden dolayı dışlanan insanların acılarının akraba olduğunu söylemişti. Bu, okurda iz bırakacak bir söylemdi. 3-Wondrak: Bu hikâyede de eksik yönlerinden dolayı insanlardan ayrışan, toplumdan soyutlanan bir kadın anlatılmıştı. Kadın, kendisine yönelik bir taciz sonucu elde ettiği çocuğunu tek dayanağı olarak görmüş ve çocuğunu fazla itaatkâr yetiştirmiştir. Yine savaşın acizliğine uğramasını görmezden gelemem ama bu sefer savaş istemeyen bir halkı işaret etmesi dikkat çekiciydi. Aynı zamanda bir kısmı daktiloyla, bir kısmıysa el ile yazılan bu eser; hem çağdaşlığın hem de irticanın temsilcisi olabilir mi ? Düşünmeden edemiyorum doğrusu.
Lyon'da Düğün
Lyon'da Düğün
Stefan Zweig
Stefan Zweig
Lyon'da Düğün
Lyon'da DüğünStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202131bin okunma
Reklam
FEVZİ ÇAKMAK PAŞA ve MAKİNA...
Miralay Sadık Sabri Bey'e Fevzi Çakmak Paşa'yı da sormuştuk, şöyle dedi: - "Fevzi paşa, bir makinadır! Bilgilidir, okur, okumayı öğrenmeyi sever. Üç Avrupa dili bilir; temiz bir gençliği vardır, çok kuvvetli hafızası vardır..." Bunun üzerine Sadık Sabri Bey'e sorduk: "Peki efendim, Fevzi Paşa madem böyle temiz ve kıymetli bir insandır; bu inkılâp hâdiselerine niçin seyirci kaldı, bir iş göremedi?" - "Ah çocuklar, sözlerime dikkat etmiyorsunuz. Ben onun için "makinadır" dedim. kuvvetli bir makinadır... Büyük insandır demedim... Makinayı, insanlar kullanır; makina, insanları kullanamaz! Makina hangi elde olursa onun için çalışır. İT'nin büyük askeri, Cihan Harbi'nin, Mütareke'nin askeri, sonra Cumhuriyet devriminin büyük askeri. Büyük insan mânâsına değil; verilen emri yerine getirir. Hâdiselere istikamet verecek, emir verme kabiliyeti yok. M. Kemal'e rakip olacak, onunla mücadele edecek çapta değildir. Ondan büyük işler beklemek doğru değildir. İnsan tanıyamamak, yanlış insan seçmek, büyük bir belâdır..."
Sayfa 195 - 196 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Miralay Sadık Sabri bey-, Fevzi paşa Makinadır!, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Bazen durup dururken de sinir ederler seni....
Bazen insanlara SANANE diyebilmeli insan... Bazen seni aşağı çekenlerden uzak kalabilmeli... Bazen değersiz hissettirenlerden gitmeli en değerli olsa bile ... Bazen anlatmaya çabalamanın her insanda işe yaramadığını bilmeli... Bazen duygularını törpülemeli insan...Çok sevsen de vazgeçmeyi bilmeli... Her insan er insan değildir bunu zamanla
İdama mahkûm edilen dört İttihatçı karar okunduğu zaman mahkeme salonunda değildi ve akıbetlerini ancak gece yarısı hücrelerinden alınınca öğrendiler. Asıldıktan sonra cesetleri hapishane avlusunda yeri belirsiz mezarlara gömüldü. Bu bir adli cinayetti. Dr. Nazım, Hilmi ve Nail güç sahibi oldukları devirde şiddet kullanmaktan kaçınmamış
Sayfa 520Kitabı okudu
Enver ağabeyin sohbetinden;
İnsan ölüme hazırlanırsa, huyu güzel olur. En büyük müjde, mümine ölümü hatırlatmaktır. Mü'minin ölümü, büyük saadettir. Sevgiliye ancak ölümle kavuşur. ~ Ölümü hatırlamak, ömrü uzatır. Çok yaşama arzusu ise, ömrü kısaltır. Böyle biri, üç şeye hasret gider: Topladığına doymaz, umduğuna kavuşamaz, ahiret yolculuğu için yeterli hazırlık yapamaz.
Sayfa 270 - Kültür Bakanlığı YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
İnanın bana, dinler, ahlak dersi vermeye kalkıştıkları ve birtakım emirler yağdırdıkları andan itibaren yanılırlar. Suçluluğu yaratmak ve cezalandırmak için Tanrı zorunlu değildir. Benzerlerimiz, kendimizin yardımıyla yeterlidir bunun için. Son Yargı'dan söz ediyordunuz. Bırakın da saygıyla güleyim buna. Gözümü kırpmadan bekliyorum onu. Daha kötüsünü tanıdım ben, insanların yargısını. Onlar için hafifletici nedenler yoktur, iyi niyet bile suç olarak düşünülür. Hiç tükürük hücresinden söz edildiğini işittiniz mi, bir halkın dünyanın en büyük halk olduğunu kanıtlamak için son zamanlarda icat ettiği hücreden? Tutuklunun içinde ayakta durduğu, ama hiç kımıldayamadığı daracık bir dört duvar. Onu çimentodan kozasına sımsıkı kapatan sağlam kapı çenesinin hizasında durmaktadır. Bu durumda adamın ancak yüzü görülür ve gelip geçen her gardiyan bu yüze ağız dolusu tükürük atar. Hücrede sıkışıp kalan tutuklu, gözlerini kapamasına izin varsa da, yüzünü silemez. Alın size, azizim, bir insan icadı. Bu küçük şaheser için Tanri'ya ihtiyaçları olmadı insanların Öyleyse? Öyleyse, Tanri'nın tek yararı, masumluğu güvence altına almaktır ve ben dini daha çok büyük bir temizleme girişimi olarak görürüm, zaten onun özü bu olmuştur, ama kısaca, ancak üç yıl süreyle, o zaman da adı din değildi onun. O zamandan beri sabun bulunmuyor, burnumuz pis ve karşılıklı olarak burnumuzu siliyo- ruz. Hepsi tembel, hepsi cezalı, üzerlerine tükürdük mü yallah boğuntu hücresine! ilk kim tükürecek oyunudur bu, o kadar. Size büyük bir sır söyleyeceğim, azizim. Son Yargı'yı beklemeyin. Her gün içindeyiz onun.
Sayfa 79 - Albert CamusKitabı okuyor
"Üç tür insan var. En mutlular, herkesin ve her şeyin esasen iyi olduğunu sanan, dünyadan habersizler. İkinci ve en büyük tür, yarı pişmiş iyimserlerdir: Açlığa ya da sakatlığa rahatsız olmadan bakabilmelerini sağlayan mental bir büyü hilesi bulmuş insanlar yani. Bunlar ya kötülerin acı çekmeyi hak ettiğini, yahut uluslarının bu sefaletleri -yarattığını değil de- tedavi edeceğini, ya da Tanrı'nın, Doğanın, Tarihin bir gün her şeyi düzelteceğini sanırlar. Üçüncü ve en ender türdekilerse, insan yaşamının ancak ölümün iyileştirebileceği, esasen acılı bir hastalık olduğunu bilir. “
Sayfa 174
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.