...
Dikkat edilecek olursa devletlerin, milletlerin yüzlerinin güldüğü devirler, hep toplumun menfaatine başını koyan merkez insanın iş başında olduğu zamanlara rastladığı görülmez mi?
.. Amma umûmî tutumda bir donmuşluk, bir katılmışlık, bir can çekilmişlik vardı ki, bütün debdebe, varlık ve gösterişe rağmen, durmuş bir saat gibi artık gerçek ve alışageldiği fonksiyonunu kaybetmiş olmaklığının iztirâbı içindeydi.
Nihayet dedikodunun da bir ömrü vardı. En câzibi ve en heyecanlısı dahi eskiyip lezzet alınmaz hale geldi mi, bırakılarak bir köşeye atılması mukadderdi. Hele bir yenisi ortaya çıkarak günlük hayatın içinden başını kaldırınca, bütün iştihâlar ve alâkalar derhal o tarafa kayıp eskiyi unutturuverirdi.
Bu çatı altında, âileyi toplayıp, birbirine perçinleyecek bir şey eksikti. Birleştirici, tamamlayıcı bir şey, mesela sevgi… evet bu evde her şey boldu, her şey vardı; yalnız sevgi noksandı, hatta yoktu..