Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ve okurken sanki o Kalaşnikof dostumun ensesine bastırılıyor
Sürekli 1974 yılındaki o günü, hastane odasını, Hasan'ın dudak ameliyatından sonraki uyanışını düşünüyordum. Baba, Ali, Rahim Han onun yatağının çevresinde toplaşmış, bir el aynasında yeni dudağını inceleyen Hasan'ı izlemiştik. O odadakiler şimdi ya ölmüştü ya da ölmek üzere. Ben hariç. Sonra, bir şey daha gördüm: Çizgili kumaştan bir yelek giymiş bir adam, Kalaşnikof'unun namlusunu Hasan'ın ensesine bastırıyor. Patlama babamın evinin bulunduğu sokakta yankılanıyor. Hasan asfalta devriliyor; karşılıksız bağlılığa adanmış yaşamı ondan ayrılıyor, hızla uzaklaşıyor; tıpkı kovaladığı, rüzgâra kapılmış uçurtmalar gibi.
Sayfa 199Kitabı okudu
Birçokları anlamayacak olsa da anlatmak zorunda olduğumuz, gecemizi gündüzümüze katarak insanlara hatırlatmakla yükümlü olduğumuz şeyler var. Her ne kadar menfi duyguların coştuğu bir hengâmda, akıl ve analiz gözden düşse de bir okuyan, bir lahza olsun üzerine düşünen birileri olur diye anlatmamız gereken şeyler var. Zira menfi galeyan, tarih
Reklam
Tanrı'ya sitem
“Ulu Tanrım,” diye mırıldandı, “ne yapmalı? Yardım et, bir şeyler söyle bana! Sana her gün raporumu veriyo­ rum, köyün ne hale geldiğini biliyorsun. Yiyecek şeyimiz kalmadı, her geçen gün eriyoruz; her geçen gün askerler­ den biri kaçıp dağdakilere katılıyor. Aforoz edilen oğ­lum, Kızıl Takkelilerin komutanı, Kartaltepesi’nden bize her gün haber yolluyor; ‘Teslim olun! Teslim olun! Yoksa vay halinize!’ Ne yapmalıyız? Ne yapmalıyım? Az önce Areti’nin sana sövdüğünü duydun, gerçekten dayanacak halimiz kalmadı. Açhktan ölen çocukları nasıl kurtarma­ lı? Bana bir öğüt ver Ulu Tanrım. Köyü yakılıp yıkılmak­tan kurtarmak için dağdaki partizanlara mı teslim ede­yim? Ya da kollarımı kavuşturup merhametini mi bekle­ yim? Ne yazık ki insanız Ulu Tanrım, bekleyemeyiz. Merhametin gecikiyor. Genellikle de bizi ölümden son­ra, öteki dünyada gelip buluyor ama ben, merhametini yeryüzünde göstermeni istiyorum.” Bir an sustu. “Ne olursa olsun,” diye ekledi yüksek sesle, “merhametini yeryüzünde göstermelisin!”
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH'IN ADIYLA...
1. Kıyamet koptuğu zaman, 2. Ki onun oluşunu yalanlayacak hiçbir kimse yoktur; 3. O, alçaltıcı, yükselticidir. 4. Yer şiddetle sarsıldığı, 5. Dağlar parçalandığı, 6. Dağılıp toz duman haline geldiği, 7. Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman, 8. Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere! 9. Soldakiler, ne bahtsızdırlar onlar! 10. (Hayırda) önde olanlar, (ecirde de) öndedirler. 11. İşte bunlar, (Allah'a) en yakın olanlardır. Vâkıa Sûresi
Uçurtma Avcısı
*Sürekli 1974 yılındaki o günü, hastane odasını, Hasan'ın dudak ameliyatından sonraki uyanışını düşünüyordum. Baba, Ali, Rahim Han onun yatağının çevresinde toplaşmış, bir el aynasında yeni dudağını inceleyen Hasan'ı izlemiştik. O odadakiler şimdi ya ölmüştü ya da ölmek üzereydi. Ben hariç..."
Sayfa 253Kitabı okudu
Gerilla ile romantizmin buluşmasında en büyük pay medyanın. Medya Ernesto "Che" Guevara ile başladı. O gerçek bir romantikti ve üstelik ilahları kıskandıracak kadar yakışıklıydı. Sonu da İsa'nınkine benzedi. Bu nedenler onun medya tarafından bir imaja dönüştürülmesini kaçınılmaz kıldı. Yoksa posterleri solculukla ilişkisi olmayan genç kızların yatak odalarını süslemezdi.
Reklam
264 syf.
7/10 puan verdi
90'ların karanlık yüzü
Bir Murathan Mungan hayranı olarak son kitabı 995 km’yi büyük bir heyecanla aldım okudum. Mungan, siyasi,sosyal kimliğini gizleyen bir yazar olmadı hiçbir zaman ama onun siyasi bir polisiye yazması da beni ters köşe yapmadı dersem yalan olur. Kitap iki bölümden oluşuyor ilk bölüm Mungan’ın belirttiği gibi romanın çıkış noktası olan Musa Anter
995 km
995 kmMurathan Mungan · Metis Yayınları · 2023795 okunma
200 syf.
·
Puan vermedi
Sözcüklerin resmen dans ettiği bir kitap AHRAZ... İlk cümlesinden son cümlesine kadar ağızda apayrı bir tat bırakan eşsiz bir kitaptı benim için. Aynı cümleleri üst üste bir kaç kez okusanız bile sıkmıyor insanı. Her okumada başka anlamlar yükleniyor sanki kelimeler. O kadarına masalsı ve bir o kadarda destansı bir dile sahip. Kitap benim için
Ahraz
AhrazDeniz Gezgin · Can Yayınları · 20194,874 okunma
282 syf.
6/10 puan verdi
·
20 günde okudu
Oldukça popüler olan bu kitap bana hitap etmedi. Edebi cümlelerden oldukça uzak, gençlik romanlarının tadını verdi. Popüler olunca "acaba gerçekten bu kadar güzel mi" diyerek okuduğum ama aslında sadece abartılmış olduğunu düşündüğüm bir kitap oldu. Evet içinde mesajlar barındırıyor ufak tefek. Hayatın bir çok olasılığı olduğunu, o an görmesek de ilerde yaşanmaya değermiş diyebileceğimiz anlar barındırdığını, pişmanlıkların aslında gereksiz olduğunu, başka bir yolu seçsek belki onun da bizi mutlu etmeyeceğini, asıl mutluluğun kendi istediklerimizin peşinden gitmemizle geleceğini anlatmış. Evet gayet güzel ama çok boş şekilde. Etkileyici bir dil asla yok. Sanki havada kalıyor bütün bunlar. Simyacı'daki gibi bir bilgenin mesajlar vermesini bekliyoruz burada (kütüphanecinin vermesini). Ama öyle bir durum da yok. Herhangi bir konuya bağlayamıyor. Yine de hayatım çok değişti bu kitapla diyenler oldu. Bence o kadar değil. Sanırım daha iyi çok fazla kitap okuduğumdan bu yavan kaldı. Ama kesinlikle lise çağındaki birinin seveceği bir kitap, o çağdakiler bayılır.
Gece Yarısı Kütüphanesi
Gece Yarısı KütüphanesiMatt Haig · Domingo Yayınevi · 202155,7bin okunma
"Saat kaç?" Hasan Riza Soyak yanıt verdi: "Saat 07.00 efendimiz Artık sürekli "Saat kaç?" diye soruyor, Hasan Rıza da "Saat 07.00 efendimiz" diye saati tekrar ediyordu. Bu karşılıklı konuşma birkaç kez yinelendi. Odadakiler bunu, henüz aklı başında, komaya girmemiş diye yorumladılar. Fakat o anda belki gözleri kararıyor, saati göremiyordu. Onun için aklının yerinde olup olmadığını, saati öğrenmek suretiyle anlamak ve kendini kontrol etmek istiyordu. Son "Saat kaç?" sorusunun ardından birdenbire kendini arka üstü yatağa attı. Aynı anda da fena halde bir titreme başladı. O kadar titriyordu ki adeta dişleri birbirine vuruyordu. O sırada yetişmiş olan Doktor Neşet Ömer'le Doktor Abravaya, gereken müdahaleyi yapıyorlardı. Neşet Ömer bir ara Atatürk'e seslendi: "Dilinizi göreyim efendim!" Dilini yarıya kadar dışarı çıkardı. Neşet Ömer yeniden seslendi: "Biraz daha uzatınız efendim!" Doktor Neşet Ömer'e baktı. "Vealeykümüsselam!" diyerek gözlerini kapatıverdi.
Sayfa 1202 - AlfaKitabı okudu
73 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.