Kitap okumadığım veya kanoyla dolaşmadığım zamanlarda ormanda yürüyüşe çıkıyordum. Sonbahar akşamları ılık ve uzundu. Güneş batarken son ışıklar yavaş yavaş ağaçların arkasında kayboluyordu. Geceleri etrafa öyle bir sessizlik çöküyordu ki yere iğne atsanız duyulurdu. Otoyoldan geçen arabalar vardı elbette ama saat ondan sonra gelen giden kalmazdı. Ondan sonra dünyam bana, ağaçların arasından esen rüzgara ve dalgıçkuşlarına aitti.