Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gene insan varlığının anlamını mutlu olma hakkı olarak tanımlayan Korolenko'ya dönelim. Bu bana Eyüp'ün kitabını çağrıştırdı. Kitapta Elifaz şöyle der: " Çünkü dert topraktan çıkmaz ve zahmet yerden bitmez; fakat insan meşakkate doğar; kıvılcımlar yukarı uçar gibi" (Eski Ahit, Eyüp, 5;6). Acının kaynağı memnuniyetsizliktir, insanın o an içinde bulunduğu durumla ideal arasındaki çatışmadan doğar. İnsanın gerçek bir Tanrısal özgürlük uğruna mücadeleyle ruhunu güçlendirmesi, 'mutluluk' duygusundan çok daha önemlidir.
Hayy Allah zikri kendini gösteriyor ve bu kristal yapıyı hayatla dolduruyor. Dore-beyaz renkli bir hale dönüşüyor ve altın rengi mi­nik kıvılcımlar saçıyor. Sakin bir kesinlik atmosferinde, içime Hz. Muhammed'in nuru doluyor. Dışarıda yumuşak ve ağır yağmur dam­laları yere düşüyor.
Reklam
Madem ki Sen Bensin" Birisi geldi; bir dostun, bir sevgilinin kapısını çaldı; sevgilisi "Kimsin a güvenilir er?" dedi. Adam, "Benim" deyince, "Git" dedi, "Şimdi zamanı değil; bu sof­ rada ham kişinin yeri yok." Ham kişiyi ayrılık ateşinden başka ne pişirebilir; iki yüzlülükten ne kurtarabilir? O yoksul gitti; tam bir yıl yollara düştü; sevgilinin ayrılığıyla kı­vılcımlar saçarak cayır cayır yandı. O yanmış yakılmış kişi pişti, olgunlaştı. Geri geldi, gene sevgili­nin evinin çevresine düştü. Yüzlerce korkuyla, yüzlerce defa edebi gözeterek kapının halkasını çaldı; ağzından edebe aykın bir söz çıkacak diye korkup duruyordu. Sevgilisi, "Kapıdaki kim?" diye bağırdı. Adam, "A gönüller alan," dedi, "Kapıdaki sensin". Sevgilisi, "Madem ki bensin gel, içeriye gir" dedi. "Ev dar, iki ki­şi sığmıyor." Hz. Mevlana
Gelme diyecektim, geldin. İyi ettin geldiğine. Nerdeyiz? Bir şehir yanıyor, dikkat et. Tutuşabiliriz, işte ilk ateş gözlerine düştü, sonra dudaklarına, saçlarının arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl. Yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz. Aramakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza. Yine de memnunum. İyi ettin geldiğine. Taş olup kalmaktansa, ağaç olup yanmak iyi. Ellerini ver, ellerini. Öpüşmeye susadım. Tırnak uçlarından öpmeye başlayacağim seni. Titreme, yanıyorsun.
Sayfa 119
Ay damlatıyor yüzün toprağıma bembeyaz Nasıl böyle bigâne kalıyorsun ey bahar Kıvılcımlar rengârenk acılarla geliyor Bir alev yağmurunun suları çiseliyor Bulutların ardında o yanardağ tenin var
Patates Kız öldürüldüğünde, katil onun kalbini kesip çı­karmış. Kalbi gömmüş, ama ertesi gün kız dirilmiş. Hem de aynı yerden çıkarak.” Ryan söylediklerini vurgulamak için kamp ateşini elindeki sopayla dürttü ve gecenin içine kıvılcımlar yağdırdı. Opal yavaşça Ryan'a doğru yaklaştı. Ryan on beş yaşındaydı, sevimli sayılabilecek bir çiftlik oğlam havası vardı. Tori, Opal'e Ryan'ın ondan çok hoşlandığım söylemişti. Zaten her şeyi Tori ayarlamıştı, ormana gidip oğlanlarla takılmanın eğ­lenceli olacağını söyleyen de oydu. Opal on iki yaşındaydı ve daha önce hiçbir oğlanla öpüşmemişti, ama bunu kimseye anlatacak değildi, en yakın arkadaşına bile.
Reklam
Zihninde kıvılcımlar oluşmasına neden olan kitaplar...
Nurullah Genç | İtiraf Gazeli
youtu.be/gJfeDd8iAXo?si=... Aşkın lâlezarıyım; toprağım susuzdur ey Leyla mahkûm ve ketum; hicran uykusuzdur ey Ruhumun aynaları hasretinle sevişir Merhamet asumanım neden bulutsuzdur ey Rengârenk bir baharla tutuştu ufuklarım Hüznümle, isyanımla hayal umutsuzdur ey Masiva mihverinde bunalan bir gölgeyim Lekeli iklimlerde
Gelme diyecektim, geldin. İyi ettin geldiğine. Nerdeyiz? Bir şehir yanıyor, dikkat et. Tutuşabiliriz, işte ilk ateş gözlerine düştü, sonra dudaklarına, saçlarının arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl. Yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz. Aramakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza. Yine de memnunum. İyi ettin geldiğine. Taş olup kalmaktansa, ağaç olup yanmak iyi...
Arka kapaktan bir parçaKitabı okudu
"Her Gün Bir Kötü Huyundan Vazgeçsen"
Her gün bir kötü huyundan vazgeçsen, her gün bir zaafını, bir erdemle değiştirsen, her yeni gün başka bir yetimin başını okşasan, bir zalime meydan okusan, kendin sürekli fakirleşirken, her geçen gün daha da cömertleşsen, her gün insanların yolları üzerinden bir taşı kaldırsan veyahut bir yeteneğe kendini gerçekleştirmesi içinqs yardım etsen, her gün büyüklerin sözlerinden küçüklere bir şeyler öğretsen, her yeni gün büyük bir adamın bir sözüne hayat versen… Ah her sabah kendine bir iyilikler listesi hazırlasan ve her akşam kendini acımasızca sorguya çeksen, o kadar çok sorgulasan ve eleştirsen ki kendini başka hiç kimseye ve hiçbir şeye zaman kalmasa… Öyle meşgul olsan ki nefsini ezmekle, her çekiç darbesiyle ruhuna kıvılcımlar sıçrasa ve tenin nurunu gizleyemeyecek kadar incelse bile farkında olmasan… Gözlerin kızarmış okumaktan, alnın kırışmış düşünmekten, bacakların yorulmuş hakikatin yollarında yürümekten, ellerinde çekiçlerden nasırlar, sırtında kamburlar insanlığın acılarından, taliplerin birer birer ümidi kesip uzaklaşırken, yolunu gözleyen çaresizler her geçen gün artmış, ölümün soluğu ensende gezerken, yüz yıl sonra için planların hazırlanmış ve Azrail kabzetmeye geldiğinde canını hala yapılacak işlerin kalmış ve aksakallı başın önüne düşse ama ağır çekicin düşmese elinden… İsterse cenazende kimse olmasın, cesedin kimsesizler mezarlığında, isimsiz bir çukura indirilsin, sen ki ölümü yenmiş ve dirisin. Rafet Elçi
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.