Bu mersi de niçin? diye sordum. -Aldığım paralar için. Ama ben sizi soydum, soğana çevirdim. Düpedüz paranızı çaldım. Bu «Mersi» de ne oluyor? -Çalıştığım başka yerlerde bunu da vermezlerdi. Vermezlerdi, ha? Çok tabii. Ben şaka ettim. Size çok iyi bir ders verdim. Size, hakkınız olan bütün paranızı, seksen rublenizi vereceğim! İşte paranızın hepsi şu zarfın içinde duruyor. Ama, insan bu kadar da pısırık olabilir mi? Niye isyan etmiyorsunuz? Niçin protesto etmiyorsunuz? Niye susuyorsunuz? Bu dünyada insanın dişli olmaması mümkün mü? İnsan böyle pısırık olabilir mi? Kızcağız boynunu bükerek gülümsedi. Ben onun yüzünde «olabilir!» karşılığını okudum. Kendisine verdiğim, bu sert dersten ötürü ondan özür diledim ve onun büyük şaşkınlığı arasında, kendisine kesintisiz, tastamam, seksen rubleyi verdim. Kızcağız ürkek ürkek teşekkür etti ve çıktı. Ben de, onun arkasından bakarak düşündüm: Şu dünyada güçlü olmak ne kadar da kolaymış! 1883
Sayfa 120
Gerçekten faydalı olmak istiyorsan gündelik çalışmaların dar çemberinden çıkıp hemen kitle üzerinde tesirli olmaya gayret etmelisin! Her şeyden önce yüksek sesli, hareketli bir propagandaya ihtiyaç var. Neden sanat ya da mesela müzik aslında bu kadar canlı, populer ve güçlü? Çünkü müzisyen ya da şarkıcı birdenbire binlerce kişinin üzerinde tesir bırakabiliyor. Ah, sanat ne hoş! -diye devam etti düşünceli düşünceli gökyüzüne bakarak.- Sanat insanı kanatlandırır, uzaklara, çok uzaklara götürür! Pislikten, küçük çıkarlardan bıkan, isyan eden, aşağılanan, öfkelenen herkes huzuru ve tatmini ancak güzel olanda bulabilir.
Reklam
Kralların en iyi en kutsal haklarından biri bağışlama hakkıdır. Bir zamanlar ben de insanları bol bol bağışladığım için kendimi kral gibi hissederdim. Kimseyi suçlamazdım, herkesi hoş görürdüm, sağa sola içimden gelerek af dağıtırdım, başkalarının bir şeylere isyan ettiği, iyice çileden çıktığı zaman ben alttan alır, karşımdakini yatıştırmaya çalışır, öğüt verirdim. Ömrüm boyunca aralarında bulunduğum insanlara yararlı olmaya çalıştım; aile bireylerimin, öğrencilerimin, arkadaşlarımın, evdeki hizmetçilerin suyuna gittim.... Ama artık kral değilim kölelere yaraşır bir şey oluşuyor ruhumda. Gece gündüz kötü düşünceler dolaşıyor, içimde şimdiye dek bilmediğim duygular yer etmiş durumda, insanlardan nefret ediyor, onları küçük görüyor, öfkeleniyor, isyan ediyor, korkuyorum. Başkalarına karşı aşırı derece katı, kuşkucu davranıyorum; sinirli hırçın geçimsiz bir adam oldum........mantığımın işleyişi de değişti.... Kafamda oluşan düşünceler içindeki duygular değerlendirmelerimin değişmesinden ileri geliyorsa değerlendirmelerimin değişmesinin sebebi ne? Bütün dünya bozuldu da yalnız ben mi iyi kaldım, yoksa önceleri kör, aşırı bir umursamazlık içinde miydim?
Sayfa 346
263 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
30 günde okudu
Merhaba 1k okurları!
Anton Çehov
Anton Çehov
'dan okuduğum ilk kitap. Ve uzun zamandır okumak istediğim
Altıncı Koğuş
Altıncı Koğuş
kitabını da bu kitabın içinde okumuş oldum. Yani 'bir taşla iki kuş vurmuş' oldum.
Altıncı Koğuş
Altıncı Koğuş
'u
Doktor Çehov'dan Öyküler
Doktor Çehov'dan Öyküler
'dan okurken alıntılarımı paylaştım ve bütün alıntıları
Altıncı Koğuş
Altıncı Koğuş
gönderisinin yorumuna link olarak bıraktım. Kendimce bir
Doktor Çehov'dan Öyküler
Doktor Çehov'dan ÖykülerAnton Çehov · Can Yayınları · 20181,040 okunma
Üçüncü veba salgını 1855’te Çin’in Yunnan ilinde başladı ve Huilerin -İslamı uygulayan Çinliler- ve diğer Müslüman etnik grupların ayaklanması olmasaydı muhtemelen orada kapalı kalacaktı. Dungan İsyanı diye bilinen bu ayaklanma 1862’de başladı ve on beş yıl sürdü. Çatışmanın yarattığı mülteci dalgaları, çoğunlukla Çin’in daha yoğun nüfuslu yerlerine doğru giderek ve hastalığın 1894’te birkaç hafta içinde 60,000 kişiyi öldürdüğü felâket bir salgının patlak verdiği Şanghay ve Kanton gibi limanlara ulaşmasıyla sonuçlanarak vebayı da kendileriyle birlikte götürdü.
68 syf.
7/10 puan verdi
1892 yılında kaleme alınan eser Çehov'un en meşhur eserleri arasında yer almaktadır ve bu nedenle yıllar önce benim de kendisiyle tanışma kitabım olmuştu. Kitapla ilgili genel kanı; yazarın, zamanın Rusya'sındaki, kendine zarar gelmedikçe hiçbir şeye ses çıkarmayan, yalnızca menfaatleri doğrultusunda hareket eden ve kendi düzenleri bozulmasın da başkası ne zulüm görürse görsün kafasında olan, aydın ve zengin kesimi eleştirmekte olduğu yönündedir.Bu açıdan bakıldığında yaşadığımız coğrafyaya da ayna tuttuğu düşünülürse herkes tarafından okunmasında fayda olacağı kanaatindeyim.Ayrıca kitapta felsefi ve sosyolojik mesajlar da bulunmaktadır. Baş karakterimiz Ivan Dimitriç düşünen sorgulayan adaletsizliğe karşı isyan eden bilgili donanımlı biri olduğundan olsa gerek, küçük bir kasabanın tımarhanesinin altıncı koğuşuna atılmıştır. Onun tedavisi ile ilgilenen duyarsız, vurdumduymaz ve sorumsuz karakterimiz Andrey Yefimiç ise doktorudur. Önceleri ilgisiz ve sohbet etmekten kaçınan doktor, sonradan İvan'ın aslında akıllı bir deli olduğunu farkeder ve sorularına, eleştirilerine, düşüncelerine ve entelektüel sohbetine ilgi duymaya başlar. İkilinin sohbetleri; hayatı sorgulama, hiyerarşik sosyal düzen, güçlülerin zayıfları ezdiği adalet düzeni ve kokuşmuş kamu düzeni çerçevesinde devam ederken bakalım akıbetleri ne gibi sürprizlere gebe olacak. Keyifli okumalar diliyorum
Altıncı Koğuş
Altıncı KoğuşAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202270,9bin okunma
Reklam
139 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.