Türkçülerin ulusçuluk ülküsü, Türklükse; ümmet ülküsü de, İslâmlıktır. Bence Türkçülerin ayrıca bir ümmet programları da olmalı ve başlıca esasları da şunlar bulunmalıdır:
1. Bütün İslâm kavimleri arasında ortak olan Arap harflerini değiştirmeksizin korumak;
2. Bütün İslâm kavimlerinde bilim terimlerinin ortak duruma getirilmesi için, İslâm ümmeti arasında terim kurultayları yaptırmak ve terimleri Türkçe'den, Arapça'dan ve kısmen de Farsça'dan yapmak (Bu amacın gerçekleşmesi için Paris'te Türk, Mısırlı, Hintli ve İranlı öğrenciler arasında bir düşünce birliği ortaya çıkmıştır);
3. Bütün İslâm kavimlerinde ortak bir eğitimin kurulması için eğitim kurultayları yaptırtmak;
4. Bütün İslâm kavimlerinin cemaat örgütleri arasında sürekli bir bağlantı kurmak;
5. İslâm ümmetinin simgesi olan “hilâl”in kutsallığını korumak.
Bu ilkelerden anlaşılıyor ki Türkçülük, aynı zamanda İslâmcılıktır.. Yalnız Türkçüler, İslâm ümmetçisi olarak kendilerini “İslâm milliyetçileri”nden ayırt ederler.
Olanakları sınırlıydı ama özlemlerinden dolayı da herhangi bir üzüntüyü yaşamıyordu. Çünkü her an yapabileceği bir şey vardı. İnsan da bir şeyler yapmaya gücü yettiği, bilinci erdiği sürece karamsarlığa düşemez, üzüntüyü yaşayamazdı. O da böylesi özlemlerin içinde, bir sevinçli sesle hemencecik olmazı atıyor, sevince sevinç ekliyordu. O düşündüğü düşlediğini yapamazsa da, ona yakın şeyler yapabilirdi. Yapabileceği şeyleri anlatmaya da koyulurdu geçen ve keyfi yerine gelirdi.