Nihayet az önce son telaşımı bıraktım bir köşeye. Anladım ki biz seninle görüşürüz demeye inanmadık. Dedin ya gözyaşlarımda gökkuşağı eksik. Unuttun mu sevdiğim, ben renklere değil, bilakis renkler kördü bana.
Mercan'ın saçları ile başı derttedir. Tüm arkadaşları saçları ile dalga geçer. Mercan'ın saçları ortama göre şekil alarak bambaşka hallere bürünür. Bir gün okula gittiğinde inanılmaz şeyler olur ve çok şaşırır. Bir kendini sevme ve özgüven hikayesi. Biz çok sevdik.
Yaşamımda yalnızca bir iki kez yüreğimin derinliklerine çöken yoğun acı duygusunu, yalnızca ve yalnızca ölümün dindirebileceğini düşündüğüm anlar olmuştur.
Bu romanda karakterimiz mercan resifinin üzerinden aşan dalga gibi sınıf atlayarak güzel konforlu sıcak güneşli koya ulaşıyor. Gördüğü güzellikler karşısında büyülenip hep orada kalmanın yollarını arıyor. Kendini ve yeteneklerini geliştirdikçe o "güzel yerin" aslında ucuz kağıttan bir sirk olduğunu anlıyor. Bütün çabalarına lanet ediyor ve bir yıldız gibi kendi içine çökerek bu dünyadan ayrılıyor. Bu acıklı son bana derin bir keder hissettirdi Martin için. Bütün boşa harcanmış çabalarımı getirdi gözümün önüne. Ve Şöyle düşündüm;
Hep sona bırakıyoruz sevinci, sevmeyi,
Arayıp özür dilemeyi,
Sigarayı bırakmayı mesela, yaşamayı.
Hep sona bırakıyoruz ödül gibi,
Kazananın alacağı,
Bir tebessüm, içten bir merhaba,
Ayarlanmış bir otomat gibi,
Ağızlardan dökülüyor,
O güzel günün geleceği...
Ama aslında o güzel gün bugündü.
Ve biz farkedene kadar bitti.
Ama üzülme yarın da güzel bir gün,
Ve ondan sonraki de,
Ancak anlarsak ne için yaşadığımızı...
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202393,2bin okunma