Gönülden verdiğimizde bunu isteyerek, bir başka kişinin hayatını zenginleştirmenin bize verdiği keyifle yaparız. Bu şekilde vermek, hem veren hem de alan için yararlıdır.
Insanlar talep duyduklarında ilgimiz, saygımız ve sevgimizin koşullu olduğu izlenimini edinirler. Onları ancak bizim istediğimiz şeyi yaptıkları takdirde onları insan olarak önemseyecekmişiz gibi gelir.
Hiç kimse mükemmel değildir ve yapmaya değer herhangi bir şey kusurlu yapmaya da değer, bunu hatırlayın. Elbette ebeveynlik işi ziyadesiyle yapmaya değer bir iştir. Ancak bu işi kusurlu yapacağımız zamanlar olacağı da muhakkaktır. Mükemmel ebeveynler olmadığımızda kendinize acımasız davranırsak çocuklarımız bundan zarar görecektir.
Birlikte çalıştığım ailelere sık sık cehennemin çocuk sahibi olup da "iyi ebeveyn'' diye bir şey olduğunu düşünmek olduğunu söylerim. Mükemmel olmadığımız her sefer kendimizi suçlayıp kendimize saldırırsak çocuklarımız bundan bir fayda görmeyecektir. Dolayısıyla bize önereceğim hedef mükemmel ebeveynler olmak değil çocuklarımıza ihtiyaç duydukları nitelikte anlayış sunamadığımız, kendimizi dürüstçe ifade edemediğimiz her durumdan öğrenerek gittikçe daha az aptal ebevenlere dönüşmektir. Benim deneyimimde bu tür durumların her biri, çoğu kez çocuklarımıza ihtiyaç duyduklarımızı verebilmek için bizim ebeveynler olarak ihtiyaç duyduğumuz duygusal desteği alamadığımızı gösterir.
Istediğimiz şeyi diğer kişilerden alma ya da isteklerimizi ona yaptırma hedefimiz onların özerkliklerini ne yapmak istediklerini seçme haklarını tehdit eder. İnsanlar seçim yapmakta özgür olmadıklarını hissettiklerinde bizim onlardan yapmalarını istediğimiz şeyin amacını görseler ve normalde onu yapmak isteyecek olsalar dahi direnmeye eğilim gösterirler. Özerkliğimizi koruma ihtiyacımız o kadar güçlüdür ki bir başka kişinin amacının tek bir şeye odaklanmış olduğunu gördüğünüzde insanlar bizim için en iyisinin ne olduğunu bildiklerini sanıyormuş gibi davrandıklarında ve nasıl davranacağımıza dönük seçimi bize bırakmadıklarında direncimiz tetiklenir.
Gönlümü sıcacık hissettiren kendimizle ve başkalarıyls bağlantımıza, Dünya barışına sunduğu katkısını her zaman takdir edeceğim ve yolundan gitmeyi çok çok istediğim kıymetli Marshall'ın kaleminden kısa ama satırlarını bol bol çizdiğim bir çalışma.
Kitaba "çocuk" kelimesinin tehlikesnden söz etmekle başlıyor Rosemberg. Çocuk kelimesinin karşımızdaki kişiyi insanlıktan çıkarmamıza, daha az saygı ve şefkatle bağlantı kurmaya sebep olduğuna dikkat çekiyor. Bu kısımda hak vermemek mümkün değildi.
Ceza ve ödül ile bir şeyleri yaptırma kısmında iki önemli soru bırakmış: 1)Çocuğun neyi farklı yapmasını istiyorum 2) Çocuğun benim istediğim şekilde davranması için onu harekete geçiren şeyin ne olmasını istiyorum? Ceza; utanç ve suçluluğu getirdiği için (ki bu biz yetişkinler için de böyle) davranışın üstüne düşünmeyi ve dönüşmeyi getirmiyor. Karşılıklı ilgi, saygı, her iki tarafın da ihtiyaçlarının önemsediği, kendi ihtiyaçlarıyla ve diğer kişinin iyilik halinin birbirine bağlı olduğunun bilince olup bağlantı kurduğumuzda çatışmaların kolayca çözüleceğini ifade etmiş. (alışıldık iletişim şeklmzn yerine seçtiğimiz şekildeki iletişimin zorrluğunu ifade etmeyi de ihmal etmeden. )
Marshall Rosemberg ile herkes tanışmalı tanımakla kalmamalı dediklerine kulak kesilmeli kendine bakmalı karşıya bakmalı...