VEFASIZ...... Naylon leğenleri görünce bakır dövme tabakları satıcıya verdiler, anneanne'nin tepsisinden kablo yapıldı... Floresan tavana asılınca, fitilli lambaları gereksiz kalabalık saydılar... Etrafına toplandığımızda mutlu olduğumuz o soba, kalorifer gelince evi kirletmekten suçluydu artık... Çöplükte son gördüğümde üzerinde pişirdiğimiz kestanelerin sanki izleri vardı... Televizyonlar gelince mahzenlere atılıp çürümesi beklenen radyoların başında ilk aşk gözyaşlarını dökmüştüm... Yeniler gelince bir eski evde unutulan Safiye Ayla söylerdi: "Ah su gönül şarkıları!..." Vefasızsın ... Marketler gelince bakkalları terk etti mahalleli... AVM'ler geleli, tenhalaştı çarsılar... Traktör aldıkları gün sarı kızı sattılar kasaba... Evin önüne geldiginde bayram edilen o eski arabanın ah bir dili olsaydı... Eski mahalleler... Eski sokaklar... O eski köşebaşları... Eski bahçeli evler... En sevilen giysiler, renkler bile terkedilir.
180 syf.
10/10 puan verdi
·
17 günde okudu
Türkçe / English Review
Kitabın diğer incelemelerini incelerken çoğu okurun eserden "Çocuk kitabı" diye bahsettiğini gördüm ve
Çizgili Pijamalı Çocuk
Çizgili Pijamalı Çocuk
ile benzer bir karışıklılığa girdiğini fark ettim. Maalesef günümüzde eserlerin baş kahramanları çocuk olunca hemen çocuk kitabı etiketi yapıştırılıyor içeriği göz önünde bulundurulmadan.
Çizgili Pijamalı Çocuk
Çizgili Pijamalı Çocuk
'da olduğu gibi travmatik
The Giver
The GiverLois Lowry · Laurel Leaf Publishing · 2002888 okunma
Reklam
Ben okul hayatımda güzel bir sınıf, zevkli bir okul binası, iç açıcı bir bahçe görmedim. Kirden kararmış, dayanan dirseklerle cilalanmış eski sıralar; sıraların üstüne, geçen yılların Süleymanları, Necdetleri, Aykutları, zaman geçtikçe öztürkçeleşen isimlerini, adlarını çakıyla kazımışlar. Duvarlarda, her yeni müdürün yeni zevksizliğini gösteren renkli badanalar üstüste: son müdür Behçet Beyin sidik sarısı badanasının altında yer yer eski müdür Muhterem Beyin türbe yeşili ve merhum Sami Beyin çingene pembesi renkleri sırıtıyor. Kara tahtanın karalığı, sözde kalmış. Öğretmen kürsüsünün ön tahtasında, kadın öğretmenlerin bacaklarına, kalem düşürmek bahanesiyle bakabilmek için açılmış koca bir delik. Perdesiz büyük pencereler, yaldız boyası dökülmüş bir soba, kirli ellerimizden leke olmasın diye tokmağının çevresi siyaha boyanmış kül rengi kapı ve hepsinin varlığını ve neden öyle var olduğunu açıklayan beylik cümle: bu fakir millet bu kadarını verebiliyor.
Sayfa 79 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Ben okul hayatımda güzel bir sınıf, zevkli bir okul binası, iç açıcı bir bahçe görmedim. Kirden kararmış, dayanan dirseklerle cilalanmış eski sıralar; sıraların üstüne, geçen yılların Süleymanları, Necdetleri, Aykutları, zaman geçtikçe öztürkçeleşen isimlerini, adlarını çakıyla kazımışlar. Duvarlarda, her yeni müdürün yeni zevksizliğini gösteren renkli badanalar üstüste: son müdür Behçet Beyin sidik sarısı badanasının altında yer yer eski müdür Muhterem Beyin türbe yeşili ve merhum Sami Beyin çingene pembesi renkleri sırıtıyor. Kara tahtanın karalığı, sözde kalmış. Öğretmen kürsüsünün ön tahtasında, kadın öğretmenlerin bacaklarına, kalem düşürmek bahanesiyle bakabilmek için açılmış koca birdelik. Perdesiz büyük pencereler, yaldız boyası dökülmüş bir soba, kirli ellerimizden leke olmasın diye tokmağının çevresi siyaha boyanmış kül rengi kapı ve hepsinin varlığını ve neden öyle var olduğunu açıklayan beylik cümle: bu fakir millet bu kadarını verebiliyor.
Ben okul hayatımda güzel bir sınıf, zevkli bir okul binası, iç açıcı bir bahçe görmedim. Kirden kararmış, dayanan dirseklerle cilalanmış eski sıralar; sıraların üstüne, geçen yılların Süleymanları, Necdetleri, Aykutları, zaman geçtikçe öztürkçeleşen isimlerini, adlarını çakıyla kazımışlar. Duvarlarda, her yeni müdürün yeni zevksizliğini gösteren renkli badanalar üstüste: son müdür Behçet Beyin sidik sarısı badanasının altında yer yer eski müdür Muhterem Beyin türbe yeşili ve merhum Sami Beyin çingene pembesi renkleri sırıtıyor. Kara tahtanın karalığı, sözde kalmış. Öğretmen kürsüsünün ön tahtasında, kadın öğretmenlerin bacaklarına, kalem düşürmek bahanesiyle bakabilmek için açılmış koca birdelik. Perdesiz büyük pencereler, yaldız boyası dökülmüş bir soba, kirli ellerimizden leke olmasın diye tok-mağının çevresi siyaha boyanmış kül rengi kapı ve hepsinin varlığını ve neden öyle var olduğunu açıklayan beylik cümle: bu fakir millet bu kadarını verebiliyor.
Ben okul hayatımda güzel bir sınıf, zevkli bir okul binası, iç açıcı bir bahçe görmedim. Kirden kararmış, dayanan dirseklerle cilalanmış eski sıralar; sıraların üstüne, geçen yılların Süleymanları, Necdetleri, Aykutları, zaman geçtikçe öztürkçeleşen isimlerini, adlarını çakıyla kazımışlar. Duvarlarda, her yeni müdürün yeni zevksizliğini gösteren renkli badanalar üst üste: son müdür Behçet Beyin sidik sarısı badanasının altında yer yer eski müdür Muhterem Beyin türbe yeşili ve merhum Sami Beyin çingene pembesi renkleri sırıtıyor. Kara tahtanın karalığı, sözde kalmış. Öğretmen kürsüsünün ön tahtasında, kadın öğretmenlerin bacaklarına, kalem düşürmek bahanesiyle bakabilmek için açılmış koca bir delik. Perdesiz büyük pencereler, yaldız boyası dökülmüş bir soba, kirli ellerimizden leke olmasın diye tokmağının çevresi siyaha boyanmış kül rengi kapı ve hepsinin varlığını ve neden öyle var olduğunu açıklayan beylik cümle: bu fakir millet bu kadarını verebiliyor.
Reklam
Okuma Listem
DÜNYA EDEBİYATI 📚 *HOMEROS İlyada Destanı ✓ Odysseia Destanı ✓ *DANTE ALİGHİERİ Yeni Dünya✓ İlahi Komedya✓
Naylon leğenleri görünce bakır dövme tabakları satıcıya verdiler, anneanne'nin tepsisinden kablo yapıldı… Floresan tavana asılınca, fitilli lambaları gereksiz kalabalık saydılar… Etrafına toplandığımızda mutlu olduğumuz o soba, kalorifer gelince evi kirletmekten suçluydu artık… Çöplükte son gördüğümde üzerinde pişirdiğimiz kestanelerin
110 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.