Yeryüzünde yalnız ikisi varmış gibiydi.
Çünkü aşkla ölüm arasındaki en büyük benzerlik, her zaman sözü edilen muğlak benzerlikler değil, her ikisinin de bizi gerçekliğini kavrayamamaktan, elimizden kaçırmaktan korktuğumuz kişiliğin sırrını daha derinlemesine sorgulamaya itmeleridir. Swann'ın aşkı da öylesine ilerlemiş bir hastalıktı, Swann'ın bütün alışkanlıklarına, hareketlerine, düşüncelerine, sağlığına, uykusuna, hayatına, hatta ölümden sonrası için arzuladıklarına öylesine nüfuz etmişti, Swann'la öylesine bir bütün teşkil ediyordu ki, Swann'ın kendisini de paramparça etmeden bu aşkı ondan söküp atmak mümkün değildi; cerrahi terimle, aşkı artık ameliyat edilemez hale gelmişti.
Ardında bıraktığı bu aşkı gözden kaybolacak olan bir manzaraya bakar gibi görmek istiyordu; ama aynı anda iki kişi birden olmak ve artık yaşamadığımız bir duygunun gerçeğe uygun görüntüsünü canlandırmak o kadar zor bir şeydir ki, çok geçmeden Swann'ın zihni kararıyor, hiçbir şey göremez oluyor, bakmaktan vazgeçiyor, gözlüğünü çıkarıp camlarını siliyordu.
Sayfa 353Kitabı okudu
Odette artık sevgisinin kanıtlarını o kadar az sunuyordu ki Swann'a, Odette'in çeşitli konularda koyduğu yasakları Swann birer sevgi kanıtı gibi görmeye mecbur kalıyordu!
“Peki hayatı önemsemeyeceksek, neyi önemseyeceğiz? Hayat yüce Tanrı’nın asla iki kere bağışlamadığı tek nimettir.”
Herkese merhaba
Bugün, 
Esra Gönüllü moderatörlüğünde #heray1proust grubumuzun ikinci, Kayıp Zamanın izinde serisinin ilk kitabıyla geldim.
Kitap, kendi içinde Combray, Swann'ın bir aşkı ve Memleket isimleri olarak 3 bölümden oluşuyor.
Adından da anlaşıldığı üzere seri geçmişte bir yolculuk. Anlatıcı,iz sürmeye çocukluğundan başlıyor. Birinci bölümde; Combray’deki ailesiyle belli bir süre yaşadığı evde geçiyor hikaye. Annesinin gece öpücüğüne olan ihtiyacını anlatıyor uzunca (2-3 sayfa kadar)
Bu bölüm detaylı tasvirler içerdiği için, ilerlemekte zorlandığımı söyleyebilirim. (bir kilisenin kulesinin güneş ışığıyla olan ilişkisini kaç sayfa anlattı bilmiyorum)
İkinci bölüm, ilk bölümden ismini duyduğumuz çapkın Swann’ın aşk hayatını anlatıyor.Bu bölümde duygu geçişleri çok güzeldi. Swann’ın kıskançlıkları, aşk oyunları, hataları, mantığı ve kalbinin sürekli kavgası, bazen mantığının bazen kalbinin galip gelmesini öyle ustalıkla anlatmıştı ki, Swan’a mı kızsam Odette’den mi nefret etsem duygu yoğunluğuyla sona yaklaştım.
Üçüncü bölüm diğer bölümlere göre kısaydı, sanırım ikinci kitaba hazırlıktı bizim için. Yine detayli tasvirler vardı ama bu kez anlatıcımız büyüdü ve aşık oldu
Kitap, bilinç akışı tekniğiyle yazıldığı için başlangıçta ben mi anlamıyorum başa mı dönsem hissiyatıyla ilerliyordu ki ikinci bölüm hareketlendi. Ama yine itiraf etmeliyim ki grupla okumasaydım kitap aylarca elimde sürünürdü
Keyifli okumalar