Kitap 3 hikayeden oluşuyor ancak asıl hikaye ilk hikaye. Yürek Hasan Dede'nin güzel yüreğini okurken anlayabiliyoruz. Diğer hikayelerde de birçok ders veriliyordu ancak hikayelerin sonlarını pek beğenmediğim için puan kırdım. Cahit Zarifoğlu'ndan daha fazla kitap okuyacağım.
DAĞA ÇIKAN KURT
Dağa Çıkan Kurt öyküsü, Milli Mücadele yıllarının panoramasını gözler önüne sermektedir. Hikâyenin başlangıcında yazar, Fransız bir sanatçının şiirinin çıkmasını beklemektedir. Bunun etkisinde kalarak rüyaya dalmaktadır. Rüyasında, işlerin sarpa sardığı bir orman görür. Ormandaki hayvanlar arasında mücadeleler yaşandığını
Sevmek mübâlağa sanatıdır, abartın...
Cahit Zarifoğlu da öyle yapmış. Yürek Dede ve Ayşe Nine'nin birbirlerine olan tatlı tatlı muhabbetlerini mübâlağa sanatıyla gönüllere dokundurmak istemiş. Okurken ben de ufak dokunuşlar yapmak istedim bazı yerlere.
Muhabbetin güzelliği samimiyetindedir.
Mini bir diyalog bırakmak istiyorum şuraya...
"- Kadıncığım, epeydir benden hiçbir şey istemezsin, iste ki yapayım, sen emret bir kere de ben yapayım.
+ Aman efendim, dedi Ayşe nine, o nasıl söz, asıl ben senin ayağının türabı olayım, emret kendimi yoluna kurban vereyim
- Aman gözümün nuru, sultanım! Bu nasıl kelâm? Beni macup eder, helâk edersin. Ben senin bir emrini işitmek isterim."
Zarifoğlu böyle tatlı bir muhabbet, ilgi ve alaka ikliminde namaz, dua, kurban, israf, misafir adabı, teslimiyet gibi değerleri hikayelerine yerleştirmiş. Bir bahçeye rengarenk çiçekler ekmiş sanki.
Süleyman peygamber ve kirpiyle merhameti kucaklarken yirmilikler hikayesinde yirmiliklerden nasiplenmenin mahrumiyeti sahip çıkılmayan değerlerin neticesinde kendini gösteriyor.
Üç hikaye de ayrı ayrı dünyalara açılan kapılardı.
Uyumak için masal okumaya ihtiyacım yoktu. Ama uyumadan önce kendi dünyamdan çıkıp bir masalda soluklanıp, dinlenmeye ihtiyacım vardı.
" Meleklerin kanatları altında, ötelere uzanan rüyaların tatlı salıncağında, ocaktaki alevi besleyip yaşatan taze hava gibi bir uyku"ya gerçekten ne çok ihtiyacım vardı...
Yürek Dede ile hanımı Ayşe, yaylaya gitmek için çıktıkları yolda tebdil-i kıyafet yapan padişah ve atlıları ile karşılaşır. Bu karşılaşmada, padişah ve atlılarını en iyi şekilde ağırlayan Yürek Dede'ye neticede çok güzel lütuflar ihsanlar getirecektir.
- Dilde sermayemiz, hakiki bir; "Ah!" kaldı...
12.07.2023 / 14:10 🥀
Dünden beri halet-i ruhiyem darmadağın vaziyette. Ölümü bir nebze de olsa idrak edeceğim yaştan beri hiçbir sevdiğimi kaybetmedim ta ki düne kadar. Öyle ki ashab-ı kîram efendilerimizin "Anam babam sana feda olsun ya
Kitap üç öyküden oluşuyor. Bunlar: Yürek Dede İle Padişah, Hz.Süleymanla Kirpi, Köyümüze Yağdı Karlar. Kitap, etkileyiciydi okumanızı tavsiye ederim. Kısaca öykülere değinmek istiyorum.
Yürek Dede İle Padişah
Yürek dede ve Ayşe nine gibi insanlar var mı diye düşünüyorsunuz kitabı okurken. İki eş birbirlerine öyle saygılı sevgili ki hayran kaldım. Sevdiği kadına: Cankuşum, dünya ortağım diye konuşuyor Yürek dede. Aşkın en saf halini gördüm onlarda. İkiside birbirinden merhametli insanlar. Kendi yiyecekleri az ama misafir geldi diye devrelerini kesecekler kadar cömertler. Yürek dede isminin hakkını veriyor o kadar yürekli ki konuşmasıyla insanı değerli olduğunu hissettiriyor.
Hz. Süleymanla Kirpi
Hz. Süleyman bir gün çeşmenin yanında bir kirpiden yüzünü silmek için yumuşak bir şey ister. Kirpide kendi yavrusunu getirir. Hz. Süleymanda hiç olur mu bununla el yüz kurulamak, diye sorar. Kirpide: "Ey Allah’ın Nebisi der, bundan daha sevgili ve daha yumuşak bir şey yok benim için der." Anne kirpinin yüreğindeki merhamet ne kadar büyük dimi yavrusu ona dikenli gelmiyor. Yüreğindeki yumuşacık sevgi ile yavrusunu seviyor. Bu hikayede ki bir alıntı beni benden aldı. "Merhamet olmasaydı, hayat da olmazdı." diye. Yüreklere merhamet ekelim ki, umut tohumları biçilsin.
Köyümüze Yağdı Karlar
Isınma sorunu yaşayan köylüler imamın bir oyunu ile camiye gelirler. Allah'a odun ile dua ettiklerinde, dışarda oduncularla karşılaşılarlar. Tabi imamın onları camiye nasıl getirdiği konusu gülümseticiydi.
Çocuğa yönelik yazılan "ilmihal roman" tarzı bir kitap. Çeşitli dini bilgilerin Yürek Dede üzerinden verilmeye çalışıldığı eserde sorgulamayı ve eleştiriyi hayatından çıkarıp teslimiyetçi bir kader inancıyla hareket eden kahramanlarla devam ediyor. Her şeyde vardır bir hayır diye diye sefil bir yaşam sürmeye mahkum bir aile portresi çiziliyor. Günlük hayattan soyutlanıp ruhban sınıfına dahil olmayı arka planında hedefleyen yazar, oluşturduğu bu dünyanın İslam diniyle de çelişen bir durum olduğunu düşünüyorum. Yüz Temel Eser arasında gösterilen kitap bu değeri hak edecek düzeyde değil.
"Merhamet olmasaydı hayat da olmazdı. Yazarlar bazen daha ilk cümleyi yazdıklarında sonunu getiremeyeceğini anlarlar. Bazen de o cümle ile her şey söylenmiş gibidir. Yazacak tek kelime
daha bulamazlar..." Yürek Dede ile Padişah, Cahit Zarifoğlu