Dedesi verandada, sallanan iskemlesinde hareketsiz oturuyordu. Bütün gün sallanan bir iskemlede oturduğu halde hiç kıpırdamazdı. Haraket geçmişte kalmış bir düşmandı artık. Ve nadiren haraket ettiğinden, Şapur İrani her şeyi hatırlıyordu.
İran'dan Hindistan'a göçmüş bir ailenin öyküsünü anlatıyor. İran'dan göçmüşler ve yerli halk çeşitli sınıflar oluşturmuş, hatta bazen efendiler işçi işçiler efendi olmuş.. Bunların arasında yaşanan, yaşanamayan aşk hikayelerinden bahsediyor.. Detaylar, ara satırlar çok keyif verici ve kaliteli bir yazarın mahsulü olduğunu gösteriyor.. Bir de kitap gerçekçilikten uzak, sahte masalsı değil.. Aksine çirkinlikler, yanlışlar var.. Hayattaki gibi.. Hatta bazen uç gerçekler.. Ki bence bu da ayrı güzel..
"Kız evlatlar öyle yapardı. Babalarını aşkla sever, başarısızlıklarını ağaçlara dönüştürürlerdi. Ağaçlar değilse bile çalılara. Çalılar da değilse, tek bir küçük çimen yaprağına."
"İyi talih paylaşılmadığı takdirde, çok geçmeden toz olup giderdi. Günlük ücret gibi, onun da kazanılması gerekiyordu. Eğer birine gökten yağarcasına nimet sunulmuşsa, onu bir risk almaya teşvik etmek içindi."