Bu kez muhabbeti hayallerimizde etsek kâri. Hayal ettiğimiz yerlere gitsek, çay içsek, şiir okusak ama hiç gerçek denen şeylerle kirletmesek hayalimizi. Bir kez olsun mecburen yaşamasak, mecburen yapmasak, mecbur olmasak...
Yalnızca sen ve ben...
Hiç düşündün mü neden kendi kendine konuşur insan, ya da gerçekten kendiyle mi konuşur, dua ettiğinde ya da kim işitir onu? Neden kimseye diyemediği sırlarını yalnız olduğunu sandığında söyler, onu kim dinler?
"Yalnızım" dediğinde dahi yalnız değilsin sen. Seninle olan, sende olan, sen olan belki de Biri var hep. Lakin asıl soru şu -ki çok evvel vakitte sorulmuş- sen neredesin, kimdesin, kiminlesin?
...istediklerimizin olmamasının sebebi belki de istemeyi bilmememizdir. Daha sarih söyleyeyim ki istemeyi bilmek ve belki de istemenin adabından bilmek gerekir.
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
"Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!" şuurunda bir gençlik...
Devlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında ilk ikibuçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hakimiyetle süsleyici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını Allah'ın, Kur'ân'ında