Bir sapığın ideoloji rehberi
Slavoj Zizek
Slavoj Zizek
Özgürleşmenin aşırı şiddeti. Özgür olmaya zorlanmalısınız. (dk 7:53)
Dolayısıyla, Titanik bir çift yaratmanın yanı sıra bir kadının tam olarak kendi narsisist imgesini oluşturmasına ilişkin bir filmdir.
Reklam
“Hiçbir şey ayıramaz bizi! Gitmene asla izin vermeyeceğim !”
Titanik
Kaza ânı oldukça önemlidir: Çarpışma adeta ihlalci eyleme (cinsel ya da toplumsal) bir ceza olarak tam da cinsel eylemin peşisıra meydana gelir. Daha kesin söylemek gerekirse, çarpışma Rose’un New York’taki eski hayatını terk edeceğini ve Jack’le birlikte olacağını söylediğinde meydana gelir. Tabii ki bu söylenen, gerçekten bir facia ve büyük bir hayal kırıklığı olabilirdi. Rose gerçekten Jack’le ilelebet mutlu, doğru düzgün bir evi ve serveti olmayan bir derbeder gibi yaşayabilir miydi? Dolayısıyla buzdağı sanki çok daha büyük bir faciayı önlemek, iki sevgilinin mutlu olm aları fakat sonra birlikteliklerinin çöktüğünü görüp hayal kırıklığına uğramalarını önlemek için gemiye çarpmıştı. İşte bu, Hollywood’un en çıplak halidir: Facia (buzdağının gemiye çarpm ası) bir çift yaratmanın çıkmazına Gerçek’in cevabı olarak tekrar anlam kazanmıştır. Filmin anlam ının işaret ettiği nihai yorumbilgisel çerçeve, bir heteroseksüel aşkın yaratılmasıdır.
“Hiçbir şey yerine niçin bir şey var?”
Önce, tüm gördüğümüz bir boşluktan ibarettir; sonsuz karanlık bir gökyüzü, evrenin meşum ve dipsiz kuyusu, uzayın koordinatlarını bildiren soyut noktalar olarak sağa sola saçılmış parıldayan yıldızlar, sanal nesneler; derken birdenbire adeta stereofonik bir sistemden, sanki derinlerimizdeki arka fondan gelen olağanüstü bir ses işitiriz. Bu ses, sesin kaynağı olan görsel bir nesneyle buluşur; Titanik’in uzaydaki emsali, devasa bir uzay gemisi ekran gerçekliğinin çerçevesinden muzaffer bir edayla içeri girer. Bu nesne-Şey’in gerçekliğe fırlatılan bir parçamız olarak sunulduğu aşikârdır. Devasa Şey’in sahneye davetsiz girmesi ferahlık getirir ve adeta boşluk korkusunu, evrenin sonsuz boşluğuna gözümüzü dikip bakmanın yarattığı endişeyi ortadan kaldırır. Peki, gerçek tesiri bunun tam aksi yönde ise? Hiçbir şey beklemediğimiz anda davetsizce çıkagelen devasa Gerçek’in dehşetiyle baş başa kalırsak?
Reklam
bildiğim bir şey varsa o da bir şey bilmediğimdir
2003’te Rumsfeld biraz amatörce, bilinen ve bilinmeyen arasındaki ilişki hakkında felsefe yapmaya girişti: ‘Bilinen bilinenler vardır. Bunlar bildiğimizi bildiğimiz şeylerdir. Bilinen bilinmeyenler vardır. Yani, bazı şeyler vardır ki bilmediğimizi biliriz. Fakat bilinmeyen bilinmeyenler de vardır. Bunlar bazı şeyler ki bilmediğimizi bilmeyiz.’ Onun eklemeyi unuttuğu önemli bir dördüncü tanım var: ‘bilinmeyen bilinenler’, bildiğimizi bilmediğimiz şeyler ki bu tam anlamıyla Freudcu bilinçdışıdır...
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.