Lübnan
17. yüzyılın sonunda kendilerini Türk sultanının vasalı olarak gören ve ona vergi veren Şebab ailesinin kontrolüne geçti ancak bölgede herhangi bir Türk birliği yerleşik değildi. Suriye’de de benzer beylikler vardı, örneğin Lazkiye’de.
Kendine tarihçi.... :)))
Bu gönderiyi alıntılama sebebim.... çok komiksinizzz laaaaa gerçekten.... al sana kaynak Günümüzde İslam dininin ilk olarak Türklere ne şekilde ve hangi şartlarda geldiği pek bilinmez, bilinmesi de istenmez. Ancak, bu topraklarda yaşayan bir çoğumuzun bilmediği, ya da bilmek istemediği bu tarih, aslında ders diye anlatılan o taraflı tarihi
M Sinan Öznişastacı

M Sinan Öznişastacı

@ms1nan
·
1g
Türkler için "sıradan" olan şey herhangi bir dine geçmektir. İslamlaşmanın bu bapta olağan dışı bir tarihselliği bulunmaz, sadece sonuçları diğerlerinden çok farklı olduğu için şu anda böyle bir çalışmada konuyu tartışıyoruz.
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
"İslam Arap kurtuluş ideolojisidir. Arapların tarihe girmesi ve aralarındaki birliği sağlamak için üretilmiş bir tür ideoloji veya hikâyedir."
Sayfa 336 - e-bookKitabı okuyor
1937 yılının Eylül ayında bir resmî görevlinin öldürülmesinin ardından İngilizler AYK'nın faaliyetlerini yasakladılar ve el-Hüseyni Lübnan'a kaçarak sürgünde yaşamaya başladı. Ayaklanmanın önderliğini, çoğu köylü olan yerel komutanlar üstlendi. İsyan büyük ölçüde, kırsaldaki yoksulluktan ve Yahudilere gizlice toprak sattığından
Sayfa 63 - Say YayınlarıKitabı okudu
Lord Peel liderliğindeki Soruşturma Komisyonu, Filistin'de yaşayan İngiliz, Yahudi ve Araplardan oluşan yüzden fazla kişiyle görüştü. Siyonistler göçe ve toprak satışına sınır getirilmemesini istiyor, eskiye nazaran bir adım öteye giden Hacı Emin el-Hüseyni ise bir Filistin Arap devletinin kurulmasını ve Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra göçle gelen tüm Yahudilerin uzaklaştırılmasını talep ediyordu. Peel Komisyonu'nun 1937 yılı Temmuz'unda yayımlanan raporu, Araplar ile Yahudilerin iş birliği yapmasının imkânsız olduğu sonucuna varıyordu: "Küçük bir ülkenin dar sınırları dahilinde yaşayan iki milli topluluk arasında önüne geçilemeyen bir çatışma meydana gelmiştir. Aralarında hiçbir ortak zemin yoktur. Milli özlemleri birbiriyle bağdaşmamaktadır."
Sayfa 60 - Say YayınlarıKitabı okudu
Ortodoks Hıristiyan Mişel Eflak ve Sünni Müslüman Salahaddin el-Bitar tarafından, Fransa'daki öğrencilik yıllarında etkilendikleri sosyalist ideoloji ile seküler Arap milliyetçiliğinin sentezinden oluşan bir ideolojiye dayanan Baas Partisi 1943 yılında kuruldu. "Birlik, özgürlük, sosyalizm" sloganıyla özetlenebilecek olan Baas ideolojisi; esas olarak sınırlar ötesi bir Arap birliği idealine dayanmaktaydı. Bu birlik ideolojisi, aynı zamanda Arap milliyetçiliğinin genellikle Sünnî İslamcılık ile iç içe geçmiş geleneksel yapısına da bir tepki mahiyetindeydi. Nitekim Eflak'a göre İslam, Arap kültürünün çok önemli bir parçası ve Hz. Peygamber de esasında "devrimci bir lider" olmasına rağmen kurulacak "büyük" Arap devleti sosyalist bir sistemle yönetilen, laik bir toplum öngörmekteydi.
Sayfa 118 - KUTADGU YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
931 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.