Arapça sunumumda en afilli cümleyi unutmanın mutsuzluğunu yaşıyorum.
Tekpartili yıllarda, özellikle de din eğitiminin her kademesinin ortadan kaldırıldığı 30'lu senelerde siyasî merkez dini bütünüyle devredışı bırakmak yerine birbirine paralel olarak iki şey yapmayı denemiştir. Bunlardan biri mevcut din anlayışlarını, mütedeyyinleri, cemaat ve tarikatlar gibi dayanıklı yapıları sıkı bir kontrol altına almak, bastırmak ve dönüştürmek, modern eğitim araçlarıyla, Diyanet'le sistemin içine çekmek için çaba sarfetmektir. Dönüştürülmek istenenler arasında mütedeyyin halkın din anlayışları ve dini yaşama biçimleri, dinî sembolleri de vardır. İkincisi bu sürecin aynı zamanda siyasî merkezin paradoksal olarak kendine göre, kendine uygun bir tür din anlayışını inşa etmesi ve onu tahkim etmesi tarzında işletilmesidir. Bunun için dinde reform diyebileceğimiz bir projenin peşinde koşmuş, yerli ve milli bir din inşa etmeye çalışmıştır. Türkçe ibadet, Türkçe Kur'an, Türkçe ezan, Türkçe hutbe teşebbüsleri yahut Hz. Muhammed'in Türklüğü iddiası, Türk Tarih Tezi'nin içine "Türk"-İslâm düşüncesi unsurlarını ilâve etme projeleri, Yeni Selefilik ve kaynaklara dönüş hareketinin bir yönüyle irtibatlı olarak devlet eliyle Kur'an meâli ve hadis derlemesi çalışmaları, öztürkçecilik/ sadeleşme (dilin, Türkçenin, "yabancı" Arapça ve Farsça kelimelerin atılması üzerinden Müslümanlıkla irtibatlarının zayıflatılması) hareketleri... bu politikanın birer parçasıdır
Sayfa 1000Kitabı okudu
Reklam
Sancakta şehzadeleri çok iyi yetiştiriyorlar Fatih İtalyanca eski Yunanca Latince Arapça Farsça biliyor hoca hayrettin, molla Zeyrek, hocaZade Mustafa ,molla Mehmet Gürani, molla Mehmet katipzade ,molla Hüsrev ve Hıdır bey Fatih'in sevip saydığı edebi ve ilmi tartışmalarını yorulmadan dinlediği hocalarıdır devrin ünlü astronomi, hendese ve matematik bilgini Ali kuşçu yıldızlara bakarak Fatih'in Muzaffer olacağını tahmin etmiş ve el- Fethiye kitabı ile bunu betimlemiştir bu kehanetin siyasi bir formül olup olmadığı tartışacak bir konu muhtemelen iyi tertiplenen bir amacı olabilir
Sayfa 176
Mahallede bulunan Fatma Molla Kadın Okulu’na başlayacağı günü daha sonra Mustafa Kemal şöyle anlatır: “Okula gideceğim sabah annem bana beyaz bir entari giydirmiş, başıma da sırma işlemeli bir sarık sararak süslemişti. Elimde yaldızlı bir dal vardı. Sonra hoca efendi, yanında bütün okul çocuklarıyla, evimizin yeşilliklerle bezenmiş kapısına geldi.
Anadolu Selçuklu Devleti'nin sona ermesinden sonra kurulan Beylikler döneminde Türk edebiyatı birden bire gelişmeye başlamıştır. Beylerin çoğu Arapça ve Farsça bilmediklerinden dolayı Türkçe eserlerin yazılmasını teşvik etmişlerdir. Ayrıca Karamanoğlu Mehmed Bey, Konya'yı aldıktan sonra Türkçeyi resmi dil ilan etmiştir (1278). Bu nedenle de Anadolu'da Arapça ve Farsça eski önemini kaybetmiştir.
Reklam
Mesele anlaşıldı
Hz. Muhammed'in Zeyd'e, İbranice ve Süryanice dillerini öğren sözüne. Bu, ilk başta Buhari'de geçiyor. Bundan asıl amaç şuydu: Malum Kur'an'daki İsrailoğulları hikayeleri Tevrat'tan bir alıntıdır. Aynı zamanda İncil'den alınan konular da vardır. Zeyd'e bu dilleri öğren demesinin temelinde, Tevrat ve İncil'den aktarmak istediği konuları ona çözdürmek yatıyor. Bu alanda ona eleman lazımdı. Daha önce Mekke'de Varaka b. Nevfel Tevrat ve İncil'den çeviriler yapıyordu ve Muhammed de bunlardan Arapça cümleler kuruyordu. Varaka'dan sonra bu çeviri konusunda bir boşluk oluşmuştu. İşte bunu Zeyd'le doldurmak istiyordu. O yüzden Zeyd'e, bunları öğren diyordu.
Harese nedir, bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu’nun âdeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.