“Bizler ki aynı kitaba baş eğmiş insanlarız, bizden ala akraba mı olur?” (Cemil Meriç)
Sayfa 183
“Sükût. Dünyanın en uzun cümlesi.” (Nuri Pakdil)
Sayfa 182
Reklam
Kendime tarikat şeyhi arıyorum, aşağıdaki kriterleri taşıyanlara başvurabilirim: -Belgelendirmek kaydıyla ileri derece Arapça bilgisi (YDS 90 ve üzeri) -Belgelendirmek kaydıyla hafızlık (Diyanet İşleri Başkanlığı veya denkliği kabul edilen kurumlar tarafından onaylı hafızlık belgesi) -İslami ilimler fakültesi veya ilahiyat lisans mezunu olmak -Din psikolojisi tezli yüksek lisans mezunu olmak, doktorasını da bu alanda tamamlamış olmak -Hadisler ve tefsir üzerine akademik çalışmalar yapmış olmak -İyi derecede İslam şeriatı bilgisi -Ümmet kavramını idrak edebilmiş olmak için yurt dışında birkaç yıl yaşamış olmak, yurt dışı tecrübesine sahip olmak. -Alese gerek yok..
Harese nedir, bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür, o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu'nun adeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.
İSPANYOL ATASÖZLERİ - 1
AÇ BİR ADAM YÜZ AVUKATA BEDELDİR ADAMA BABASINDAN PARA, MAL, MÜLK KALIR; AKIL KALMAZ Akıllı adam aptal kadın tarafından kolayca aldatılabilir AKILLI ADAM BÜYÜK ACILARI KÜÇÜĞE ÇEVİRİR, KÜÇÜKLERİ DE YOK EDER
2. Basım, Referans Yayınları (Ankara), 2006Kitabı okuyor
KUDÜS'TEKİ İLK OSMANLI ESERİ
KASIM PAŞA ŞADIRVANI Kasım Paşa Şadırvanı,Osmanlı'ya ait Kudüs'teki ilk eserdir.Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinde Kudüs'ü fethi sonrasında Harem-i Şerif'e inşa edilen ilk yapı olması sebebiyle ayrı bir önemi haizdir... Osmanlı'nın Kudüs'ü alır almaz bir şadırvan inşa etmesinin şüphesiz Hanefilik mezhebiyle yakın alakası vardır.Şafi mezhebinde bilhassa boy abdesti alınırken durgun sudan da istifade edilebilirken Hanefilerde temizlik için akan su gerekir. Kudüs halkı ağırlıklı olarak Şafi'dir ve bir havuzda toplanmış durağın suyu kullanabilir.Ancak Hanefi fıkhında bu konuda farklı bir anlayış olduğu için Kudüs'teki ilk Osmanlı eserinin bir şadırvan olduğunu görüyoruz.Hatta Mescid-i Aksa'da şadırvan ve havuzlarla ilgili bir sicilde Hanefi Musluğu diye bir ifade geçtiğini görüyoruz.Bahsettiğimiz nedenlerden dolayı bu sicilde söz edilen yapının Kasım Paşa Şadırvanı olma ihtimali yüksektir. Sekizgen bir gövdeye sahip olan şadırvanın Batıya bakan cephesinde 3 satırlık Arapça bir Kitabe bulunmaktadır.Burada şöyle yazar: 'Bu mübarek sebil Allah-u Teala ve Onun rızasını talep için efendimiz en büyük sultan,dünyayı yöneten ikinci Süleyman,Arap ve Acem emirlerinin Emiri Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman'ın günlerinde Kasım Paşa tarafından,Allah istediğini erdirsin,Allah'a muhtaç Kulu Abed Rabbihi Mustafa'nın eliyle 933(1527) yılının muazzam Şaban ayının son 10 gününde yapılmıştır'
Reklam
Müslüman ilk kimyager
Büyük bir zekâ ve hafızaya sahip olan Halid bin Yezid, belki de Müslümanlar arasında ilk defa din ilimleri dışında müsbet ilimlerden kimya tahsilini yapandır. Çünkü ilk tercümeler bu zatın ismi ile yapılmıştır. Devrinde ilk olarak Müslümanlar arasnda derin bir tıp ve kimya bilgisine sahip olan Halid bin Yezid'dir. Halid o sırada İskenderiye üniversitesinde yetişen kimya ilminin devrine göre üstadlarından sayılan "Meryanus'" adında bir Rum rahibini yanına çağırarak, bu rahipđen kimya ve tup ilmini öğrenmiş ve bu ilmin Arapça'ya naklini emretmiştir. Bu emri ile Halid Islâm medeniyetinin ilk meş'alesini yakmış ve en büyük hizmeti yapmıştır. Kimyayı, İstifan-ı Kadim adında biri Halid'in emri ile Arapçaya tercüme etmiştir. Bu tercüme İslam tarihinde ilk defa yapılan tercüme oluyor.
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Harese nedir, bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu’nun âdeti budur oğlum, boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.