Eslem

Sabitlenmiş gönderi
Ben kuşlara sevap olsun diye yem vermem Firdevs teyze. Ver sevaptır diyorsun ya her seferinde. Ben he he diyorum sana. Ama bilmen lazım. Söylesem anlayacak mısın bilmiyorum ama, söylemezsem de ben çatlayacağım. Bıktım senin bu beni sevaba sokmak sevdandan. Öyle anlamaz anlamaz bakıyorsun ki. Öyle değil hayır. Sevapsa sevap, yazılsın adıma o ayrı. Ama ben bu sokaktaki kuşlara kedilere köpeklere mama ve tabii sana niye yemekti sodaydı çikolataydı getiriyorum zannediyorsun. Adıma sevaplar yazılsın diye mi? Hayır.
Reklam
Eslem tekrar paylaştı.
[...] Belki de rüyalarımız yaşamdaki en iyi şeylerdir. [...] Hayal kurup düşüncelere dalma eğilimim gittikçe güçlendi. Ve şunu farkettim: iki hayat yaşadığımı. Gerçeklik beni asla tümüyle ele geçirmemişti, her zaman ondan kaçmaya hazırdım. Öteki yaşama, hayallerinkine geçmek çok kolay. [...] 15.06.1947
Ebû Hüreyre radıyallahu anh hicretin yedinci yılında Müslüman oldu. Adı Abdurrahman idi. Bir gün Peygamber Efendimiz onun elbisesinin içinde bir kedi görünce, ona "kedicik babası" anlamında "Ebû Hüreyre" diye takıldı. O günden sonra adı âdetâ unutuldu ve herkes onu Ebû Hüreyre diye çağırdı. Fakir olduğu için Mescid-i Nebevî'de yatıp kalkan 《Ashâb-ı Suffe》arasına katıldı. Gece gündüz Peygamber Efendimiz'den ayrılmaz, ondan duyduğu hadisleri öğrenip ezberlemeye çalışırdı. Bu sebeple en çok hadis rivâyet eden sahâbî oldu. Kendisinden 800'den fazla sahâbî ve tâbiî hadis rivâyet etti. Allah ondan razı olsun.

Reader Follow Recommendations

See All
"Sana baktıklarını sanırsın, oysa görmezler."
Sayfa 97 - A'râf 7/198Kitabı okuyor
"Yolda karşılaştığı kimselere önce kendisi selâm verirdi." Çocuklara bile selâm verirdi. Böylece onlara hem duâ etmiş olur hem de kendilerini selâm vermeye alıştırırdı.
Sayfa 91 - Buhârî, İsti'zân 15, nr. 6247; Müslim, Selâm 15, nr. 2168.Kitabı okuyor
Reklam
yaşamak maceramız
doğru hatırlar ama yanlış unutur insan yanlış unutmuşsun hiçbir şey unuttuğun gibi değil diyorum sana
demirle değil demirle değil ipekle incittin beni
Onlar öyle (fâsık) kimselerdir ki ("İman ettim, müslüman oldum." dedikleri halde) Allah'a vermiş oldukları taahhüdü (teslimiyet ve itaat sözünü) bozarlar, hem de Allah'ın birleştirilmesini emrettiği (akraba ve müslümanlar, din ile ahlâk ve din ile dünya işleri arasındaki) ilişkileri/bağları keserler ve yeryüzünde (Allah'ın emrine aykırı hareket ve uygulamalarla toplumda) bozgunculuk yaparlar. İşte (dünya ve âhirette) ziyana uğrayanlar onlardır.
Sayfa 4 - Bakara, 4Kitabı okuyor
Vekî'in hafızasının son derece güçlü olduğunu gören bir muhaddis ondan hâfızayı güçlendirecek ilaçları sordu. O da ona: "Söylersem uygulayacak mısın?" diye sordu. O muhaddis uygulayacağına dair yemin edince şunu söyledi: "Hafızayı güçlendirmenin ilacı günahları terketmektir. Hafızayı günahları terketmekten daha iyi güçlendiren başka bir şey bilmiyorum."
Reklam
"De ki: "Hem Allah'a itaat edin, hem de peygambere itaat edin."
1,535 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.