Tuna ve Meriç nehirlerinin kesiştiği bölgede,resmen miladın 125. yılında İmparator Hadrianus tarafından kurulmuştur.Adrianapolis yani Adrine ve nihayet Edirne... (SERHAD ŞEHRİ EDİRNE)
Sayfa 179 - TimaşKitabı okudu
Leyla ile Mecnun
... Bizse sesleniyoruz cehennemden Bataklık ve her türlü kir içinden İnkâr umursamazlık körlük Her türlü putlaştırma ve maddeye taparlık İlkin bu kötülük ağını yırtmak gerek Köleliklerin çelik zincirini parçalamak Ruhları çekip götürmek yeni bir dünyaya Eritip arıtmak bir yüksek fırın potasında Her türlü cüruftan pastan arınmalı maden Arınış, büyük arınış gelmeli ateşten Ruh arına arına özgür olmalı Tanrı'ya yaklaşma halini bulmalı ...
Sayfa 574Kitabı okudu
Reklam
Arkadaşım bana bugün iki Marines öldürüldü dediğinde "İyi" dedim. Bu gerçekten bir suç,ben hata ettim. Ancak Marines hakkında mı hata ettim? Asla! "Somalilerin, Marineslerin köklerini kurutması ve hepsini öldürmesi gerekir. Çünkü Marines, binlerce Somaliliyi öldürdü.
Sonya, Dimitri, Katyuşa, Fantine, Jean Veljean... Hepsi yüklendikleri arınış macerasıyla muteberdirler. Dostoyevski'nin cümlesiyle, değil mi ki, manastırda günaha şans yoktur. Muteber olan, türlü suret kirle dolu dünyanın batağından başlayarak yükselmektir. Asıl yolculuk, orada kalmamaktır.
"Raines yanıma oturunca kabuğu ona gösterdim. 'Bu çok özel bir kabuk,' dedi. 'Nereden biliyorsun?' diye sordum. Bana boynunda bu kabuktan yapılmış kolyesi olan bir Fransız kızla tanıştığını anlattı. Bu kabuklar çok nadirmiş. Çok nadiren kıyıya vururlarmış, üstelik sadece o kıyıya. Yerliler bu kabuğu bulanın şanslı olduğunu söylermiş. Bu iyiye işaretmiş; aşkın, mutluluğun ve gözetilmenin işaretiymiş." Gülümsedi. "Bu kabuğu yıllar boyunca sakladım ve mutlu bir hayatım oldu. Aslında harika diyebilirim. Artık onu sen saklayacaksın." Şansıma inanamıyordum. Büyükbabamın kabuğunu başucumdaki komodinde sakladım. Ta ki erkek kardeşim bir gün onu oradan alana kadar. Kapının önünde sendelemiş ve kabuk ellerinden kayıp kaldırıma düşmüştü, bin parçaya ayrılmıştı.
Sayfa 55 - Pena Yayınları, 7. Baskı
Philippe Aries de bu konuyla ilgili kitabında, küçük insanı yetişkine göre tanımlıyor: Çocuk, minyatür bir yetişkinden başka bir şey değildir. Çocuk diye bir canlının bulunmadığını söylediğimde sanıyorum ne demek istediği­ mi anlıyorsun. Kuşkusuz, çocuk, yetişkin kadar olgun, akıllı ve ''duyarlıdır"; bu bakımdan, insanın yaşına göre belirlenen her tür değer farkını yadsıyorum. Bununla birlikte, çocukluk kavramını ben de kullanıyor, her çocuğun ve her yetişkinin benliğinde koruduğu "çocuk ruhu"yla yaşamaya hakkı olduğu­nu savunuyorum; çocuk ruhu deyimi, yaşama heyecanını asla yitirmeyen bir dünya görüşünü anlatır ve bu günlerin kofluğundan tümüyle uzaktır. 
Sayfa 107 - Ayrıntı Yayınları
Reklam
Diyemezdi ya dün az kalsın seni o ya da ben vuracaktık.Zamanlan söylerim belki diye geçirdi içinden. Durup dururken kocamın katili olacaktım.
Sayfa 19 - Sam yayınlarıKitabı okudu
Dadaloğlu demiş ya: Düzler sizinse dağlar bizimdir
Sayfa 51 - Sam YayınlarıKitabı okudu
Karacaoğlan alıp başını gitmiş Hristiyan ellerine. Beğenmemiş o gurbetleri yadırgamış:" Elleri var, bizim ellere benzemez "demiş. Torosları özlemiş. Meğer o delinin aşkı dağlarmış dağlar. Hep bir kıza aşık olduğunu sanırlar. Onun sevdası bir sazı bir de dağlar.
Sayfa 51 - Sam YayınlarıKitabı okudu
311 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.