Rizzoli&Isles serisinin 7. kitabı.
İlginç bir koleksiyona sahip olan Crispin Müzesinde bulunan mumyalanmış bir ceset: Bayan X. (Kimliği bilinmeyen cesetlere Bay ya da Bayan X deniyor) Önce 2 bin yıllık olduğu düşünülüyor ancak yapılan taramalar ve araştırmalar sonucu bulgular değişiyor. Cesedin en tuhaf yanı ise "tsantsa" olması. Tsantsa, kesilen insan kafasının küçültülmesi işlemi. (Benim gibi meraklılar arama motorundan nasıl bir şey olduğuna bakabilir) Dedektifimiz Rizzoli bu defa bir “arkeoloji katilinin” peşinde. Her cinayetin her bulgunun ucu arkeolojiye çıkıyor.
Mısır tarihi ve arkeolojiye ilgi duyan biri olarak beğendim kitabı. İlginç birkaç bilgi de öğrenmiş oldum.
Erzincan, Fırat nehrinde üç küçük çocuğun bulduğu ceset ile başlayan polisiyemiz; İstanbul tarihi eser kaçakçılığı Baş komiseri Fatih ile yolunun kesişmesinin imkansız gibi görünmesi sizi yanıltmasın...
Ünlü arkeolog profesör David Clark yakın dostunun kızı olan Aslı'nın doktora tezini hazırlaması için onu çalıştığı arkeoloji kazı yaptığı sahaya kabul eder...
Baş komiser Fatih ise İstanbul'da ki tarihi eser kaçakçılarına göz açtırmamaktadır. Başarısına başarı eklerken Erzurum' da ki bir sempozyuma davet edilir. Amacı hem sempozyuma katılıp hem de Erzincan'da bulunan savcı dayısını ziyaret etmektir...
Fırat nehrinde bulunan kimliği belirsin kadın cesedi, Baş komiser Fatih'in ilgisini uyandırmıştı.Töre cinayetinin yaygın olduğu yörede acaba yine hangi masum kızımızın kanına girildi diye düşünen cinayet masası acaba yanılıyor muydu?...
Elde edilen veriler ile bir adım yol alamayan jandarma ve emniyet cesedi morga kaldırmaktan başka bir yol bulamamıştı...
Baş komiser Fatih bu olaya dahil olup, nefes almadan soruşturma yapmaya ve bulduğu ipuçları ile adım adım katile yaklaşmaktaydı. Acaba elde ettiği deliller onu doğru kişiye mi yönlendiriyordu?
Kitabın geçtiği İstanbul ve Erzincan şehirlerinin tarihi dokuları hakkında geniş bilgi sunan bu eser sıkılmadan okuyup, bilgi tazeleyeceğiniz bir kitap olmuş.Kitap bir ilk eser olmasından dolayı yazım hatalarına sahip. Editesini yapan editör bir çok hata yapmış olsa da,kitabı büyük bir merak ile okudum. Yazarın dili sade ve akıcı. Takip edeceğim bir Türk yazarın daha olmasına da ayrıca çok sevindim....
312 syf.
9/10 puan verdi
Yazarın okuduğum ilk kitabı olduğundan dolayı diğer kitaplarıyla karşılaştırma şansım yok malesef.
Yazar kimi zaman okuyucuyu fazla şaşırtmaya çalışmış biraz abartı olmuş gibi. Bazen tekrarlara düşmüş o kısımlar benim biraz sıkılmama neden oldu. Bunların dışında okuduğum kitaplardan farklı bir kurguya sahip. Yazarın dilinin beklediğim kadar basit olmadığını belirtmek isterim.
Ana karakter Derya'nın dalgıç olmasından dolayı kimi zaman dalışla ilgili bilgiler veriyor. Mitoloji ve arkeoloji bilgilerinden çok az da olsa yararlanılmış.
Yazara karşı fazla önyargılıydım. Bu kitapla tanışmamı sağladığı için kitabı hediye eden değerli insana bir kez daha teşekkür etmeliyim :)
Ahmet Ümit romanlarında hikayesini anlatırken, o romanda işlenen konu ile ilgili bilgilendirme yapması değerini artırıyor. Burada da arkeoloji, Mezopotamya uygarlıkları, Geç Hitit Dönemi, sosyoloji vb. konularda kişiyi geliştiren- araştırmaya iten bilgilendirmelere yer verilmiş. Olay örgüsü ise iyi kotarılmış, kurgusu başarılı.
(Bu taş bugün, Hartugo kasabası arkeoloji müzesinde bulunmakta ve yalnız bilim adamları ve sanatkârlar tarafından görülebilmektedir.)
Sayfa 171 - İletişim Yayınları, 70. BaskıKitabı okudu
Bir Ahmet Ümit polisiyesi, sadece bir polisiye değildir.. denilse
Biraz iddialı mı olur? Övgü mahiyetinde değil de tespit niteliğinde kabul görürse o kadar büyük laf olarak göze çarpmaz kanımca… Daha önceleri İstanbul Hatırası bu sözü söyletecek bir tesir bırakmıştı.. İstanbul Hatırası için kitap bittiğinde büyük bir keşke döküldü dilimden, keşke