İkinci Dünya Savaşının ertesinde, Avrupanın cüceleşmesi açık bir şekilde gerçekleşmiş olan olgusal bir gerçektir.
Şu anda, Çinliler ve Türkler gibi, yaşayan hafızada Konfüçyüsçü ve İslami sosyal mirasla eli kolu bağlı görünen halkların, Batının sadece maddi tekniğini ve kültürümüzün sadece dış görünüşünü (fötr şapkalar ve sinemalar gibi önemsiz şeyler) değil, aynı zamanda sosyal ve politik kurumlarımızı da benimsediğini görüyoruz: Batıdaki kadının statüsü, Batının eğitim yöntemi, Batının parlamenter temsili hükümet mekanizması. Türkler ve Çinliler, tüm İslam dünyasına, tüm Hindu dünyasına, tüm Uzak Doğu'ya, tüm tropikal Afrikaya yayılan bir hareketin sadece göze çarpan katılımcılarıdır ve sanki tüm dünyanın radikal bir şekilde Batılılaşması artık kaçınılmazmış gibi görünmektedir.
Reklam
“Başarı istenmediği yere gelmez… Yenildiğinizi düşünüyorsanız yenilmişsinizdir. Cesur olmadığınızı düşünüyorsanız korkaksınızdır. Kazanmak istiyor fakat kazanamayacağınızı düşünüyorsanız kesinlikle kazanamazsınız demektir. Kaybedeceğinizi düşünüyorsanız çoktan kaybetmişsinizdir. Dışarıdaki dünyaya çıktığınızda anlayacaksınız ki başarı ancak onu istediğiniz takdirde gelecektir. Her şey insanın kafasında biter. Alt edildiğinizi düşünüyorsanız alt edilmişsinizdir. Yükselmek için yüksek düşünmelisiniz. Bir ödülü kazanmadan önce kendinizden emin olmalısınız. Yaşam savaşını kazanan her zaman en güçlü ya da en hızlı olan değildir. Er ya da geç kazanan kişi, kazanacağını önceden düşünebilen kişidir.” Arnold Palmer
“O asla benim olmadı ama onu kaybetmek kalbimi kırdı. Ve artık onu ne kadar sevdiğimi asla bilemeyecek.” 🎬: Wuthering Heights (2011), Andrea Arnold
Her medeniyet doğar, gelişir ve ölür. Arnold Joseph Toynbee
Reklam
İnsanlar yargılamayı bıraktıklarında kişisel mutluluğa ulaşacaklardır.
Sopalar ve taşlar kemiklerimi kırabilir ama kelimeler canımı asla yakamaz.
Haçlı Seferlerinde Batı Avrupalıların siyasi ve ekonomik egemenliğini diğer halklara dayatma girişimi tam bir başarısızlıkla sonuçlanırken, kültür alışverişinde Batı Avrupalılar Müslümanlardan ve Bizanslılardan, kendilerinin onlara verdiklerinden daha büyük bir etki aldılar.
güçlü ve etkin olan her zaman zayıf ve etkin olmayanlar tarafından taklit edilir -kısmen zorunluluktan, kısmen de hayranlıktan (bu hayranlık açıkça ifade edilsin ya da edilmesin)
Reklam
Seeing small pieces of a larger jigsaw puzzle in isolation, no matter how hi-def the picture, is insufficient to grapple with humanity's great- est challenges. We have long known the laws of thermodynamics, but struggle to predict the spread of a forest fire. We know how cells work, but can't predict the poetry that will be written by a human made up of them. The frog's-eye view of individual parts is not enough. A healthy ecosystem needs biodiversity. Even now, even in endeavors that engender specialization unprece- dented in history, there are beacons of breadth. Individuals who live by historian Arnold Toynbee's words that "no tool is omnicompetent. There is no such thing as a master-key that will unlock all doors." Rather than wielding a single tool, they have managed to collect and protect an entire toolshed, and they show the power of range in a hyper- specialized world.
Bir şeyden oldukça emin olabiliriz: Din, yaklaşmakta olan bu merkezcil karşı hareketin kendini ilk ilan edeceği düzlem olacaktır ve bu olasılık, tarihi etüt etmeye ilişkin olarak bizim Batıdaki geleneksel yöntemlerimizin gözden geçirilmesi için bize bir ipucu daha sunmaktadır. Eğer ilk prensibimiz kendi tarihimizi Batının insanlığın birleşmesinde oynadığı rol açısından incelemek ise, ikinci prensibimiz de Tarihi bir bütün olarak incelerken ekonomik ve siyasi tarihi ikinci plana atıp dini tarihe öncelik vermek olmalıdır çünkü din, her şeyden önce, insan ırkının en ciddi işidir.
Batılı olmayan çağdaşlarımız, dünyanın yakın zamanda birleşmesinin bir sonucu olarak, bizim geçmiş tarihimizin onlarınkinin hayati bir parçası haline geldiği gerçeğini kavramışlardır. Buna karşılık, zihinsel olarak hala uyumakta olan biz Batılılar da, kendi payımıza, aynı devrim sayesinde -ki ne de olsa bu kendi ellerimizle gerçekleştirdiğimiz bir devrimdir- komşularımızın geçmişinin bizim kendi Batılı geleceğimizin hayati bir parçası haline geleceğini idrak etmek zorundayız.
Her şey boş, bomboş! Ancak İslam, hala yerine getirmesi gereken güçlü bir manevi misyonla varlığını sürdürmektedir.
İslamın insanlığa yaratıcı armağanı tek tanrıcılıktır ve bu armağanı bir kenara atmaya kesinlikle cesaret edemeyiz.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.