—Bey, bu karı milletini Allah bizim başımıza bela mı verdi? —Artık orası malum değil. Biz mi onların başına belayız, onlar mı bizim başımıza bela...
Acının sonu var mıydı?
Ve artık aşk acımı biçimlendiren şey, Füsun'un yokluğu değil, acının sonunun bir türlü gözükmemesiydi.
Reklam
Eve geldiğimde, birinci katı tamamen kaplayarak yerlere oturmuş olan uzay maymunlarını, bir kâğıttan bir şeyler okumakta olan bir başka uzay maymununu dinlerken buluyorum: "Güzel ve emsalsiz bir kar tanesi değilsin. Herkes gibi sen de o çürüyen organik maddeden yapılmasın. Hepimiz aynı pürenin parçasıyız." Uzay maymunu devam ediyor: "Kültürümüz hepimizi aynı yaptı. Artık kimse gerçek anlamda beyaz ya da siyah, zengin ya da yoksul değil. Hepimiz aynı şeyi istiyoruz. Teker teker, hiçbirimiz hiçbir şey değiliz."
Şimdi artık değil ama bundan iki kuşak öncesine dek dünyadaki tüm Ermenilerin %25 kadarının anadili Türkçe idi; tüm Ermenilerin %70 kadarı da anadili kadar veya daha iyi Türkçe bilirdi. Yeryüzünde Türk olmadığı halde nüfusa oranla en fazla Türkçe bilen ulus Ermenilerdir. (Belki de Kürtlerden sonra ikincidir, emin değilim.)
' İnsanların beni beğenip beğenmemeleri umurumda değil artık. Ben kendimi tanımakla ilgiliyim. '
Sayfa 419 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Anlayacağınız, huzur dediğimiz şeyin içimizde olduğunu zannediyoruz. Sizce de böyle değil mi? Peki bu duygunun nereden kaynaklandığını biliyor musunuz? Çok basit: Şehirden -yani evleri, yolları, kiliseleri, meydanları ile inşa edilmiş bir dünyadan dışarıya çıkmış olmamızdan. Gel gelelim şehirleri inşa edilmiş bir dünya olarak tanımlamamın tek nedeni bu değil; aynı zamanda orada bu ağaçlar gibi, yaşadığını bilmeden ve yalnızca yaşıyor olmak için yaşamanın artık mümkün olmayışı. Nitekim sürekli aslında var olmayan ve hayata anlam ve değer kattığına inandığımız için bizzat kendi kendimize icat ettiğimiz bir şeyler için yaşıyoruz
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.